Borsada enflasyon teması galip geliyor
Borsa İstanbul’da 8.400 – 7.600 düzeltmesinin ardından işlerin yoluna girdiği ve yeniden rekor seviyelerin tazelendiği kritik bir hafta içindeyiz.
Bu hafta özellikle önemli çünkü bir önceki zirvenin üzerinde kapanışların gelmesi durumunda bir sonraki psikolojik seviye olan 10.000 seviyesi gözle görünür bir hedef haline gelmiş olacak. Seçim belirsizliğinin ortadan kalkması, devamında rasyonel politikalar zemininde gelen mesajlar neticesinde oluşan güven ortamı 25 mayıstaki dip seviyesi olan 4.400’lerden başlayan yükselişin temel argümanlarını oluşturmuşlardı.
Sonrasında, kurda takip edilen yükseliş, artan vergiler, ertelenmiş zamlar ve gerçekleşen enflasyondan daha yukarıda oranda yapılan ücret zamları neticesinde enflasyon beklentilerindeki bozulma, yükselişin eylül ayına kadar sürmesini sağlayan itici güç rolündeki temel parametreler oldular.
Bu süreçte TCMB politikalarını izlediğimizde yeni Başkan’ın ilk toplantısı olan 22 Haziran’da gerçekleşen faiz artışının, piyasa beklentilerinin altında kalması, temmuz ayındaki enflasyon raporunda enflasyon beklentilerinin yukarı yönde revize etmesi Borsa İstanbul’u destekler nitelikte oldu.
Ancak bu toplantının ardından PPK üyelerinde revizyon ve faiz artış sürecinin hızlanmasıyla birlikte TL mevduatlarda artan faizlerin Borsa İstanbul’a rakip hale gelmeye başladığını düşünüyoruz. Son durumda 12 ay sonrasının enflasyon beklentisi %42’lere işaret ediyor, bankalarda 3 aylık mevduatlara uygulanan ortalama faizin bu seviyelerde olduğunu görüyoruz.
Yani mevcut haliyle ortalama faiz beklenen enflasyonla başa baş durumda, önümüzdeki dönemde parasal sıkılaşmanın etkisiyle birlikte bankacılık sistemi bir süre pozitif reel faiz öder hale gelecek gibi görünüyor. Bu durumun fiyatlamalar üzerindeki etkisi şimdilik sınırlı olmasına rağmen önümüzdeki dönem için baskılayıcı etkisinin artabileceğini düşünüyoruz.
Pozitif reel faiz, enflasyonu baskılarken diğer taraftan piyasa üzerinde 3 temel konuda baskılayıcı etkisi olacak; bunlardan birincisi hisse senetlerinde kullanılan kredi maliyetleri yükseldiği için buradan bir satış etkisi olacak. İkinci etki, borsadan mevduata kayabilecek tasarruflar üzerinden gelebilecek satışlar. Üçüncüsü ise yüksek faizlerin ekonomiyi baskılayacak ve şirket karlılıklarını düşürecek olmasından dolayı hedef fiyatları aşağı çekecek olması olarak açıklanabilir.
Beklenen pozitif reel faiz ortamının ne kadar uzun süreceği, sürecin piyasa üzerindeki etkisi noktasında belirleyici olacak. Ancak her koşulda enflasyon uzunca bir süre daha hayatımızda olmaya devam edecek. OVP tahminlerinde bu sene sonu için öngörülen oran %65 iken 2024 sonu için tahmin %33 seviyesinde bulunuyor, ancak bu hesaplamada petrol fiyatları 85$ olarak çalışılmış, petrol bugünlerde 90$’ın üzerinde fiyatlanıyor.
Yani gerçekleşmeler bu beklentilerin dahi üzerinde olabilir. İşte piyasa bu sebeple bugünden pozitif reel faiz ortamını fiyatlamak yerine hala enflasyon teması üzerinden fiyatlanmaya devam ediyor. Önümüzdeki dönem için yabancı yatırımcı girişinde pozitif yönde bir miktar ivmelenme bekliyoruz. OVP’nin yayımlanmasının ardından sürecin yabancı banka ve yatırımcılara anlatıldığı, özellikle Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in bu yönde yoğun temasları olduğunu takip ediyoruz.
Kredi derecelendirme şirketlerinden Türkiye lehine raporlar görmeye başlasak da not artışı için biraz daha temkinli ve bekle-gör politikasının benimseneceğini düşünüyoruz. Tüm bu gelişmeler ışığında enflasyon temasının bir süre daha hayatımızda olmaya devam etmesi, buna ilave olarak olası yabancı girişlerinin piyasada oluşmasını beklediğimiz baskılayıcı faiz ortamının üstesinden gelebileceğini düşünüyoruz.