Borsa neden yükseliyor?
Şubat ayının ortalarından itibaren Türkiye de dahil olmak üzere dünya borsaları yükseldi. Dow Jones ve Dax’taki artış, 12 Şubat-31 Mart arasında yüzde 11 oldu. Nikkei bir buçuk ay içinde yüzde 12 yükseldi. Bist ise yüzde 17 ile gelişmiş piyasaların üzerinde artış gösterdi. Bu hızlı artışın sebebi nedir? Ve, bu artış ne kadar kalıcı?
Önce gelişmiş piyasalardaki faizlere bakalım. Görülen o ki ABD’nde kamu kağıtlarında getiri eğrisi boyunca bir değişiklik yok. Almanya'da ise uzun tarafta hafif bir iniş var. ABD’nde 2 yıllıklar 12 Şubat’ta 0,71 iken, 31 Mart tarihinde 0,73 olmuş. On yıllıklarda ise çok küçük bir fark var (1,74’e karşılık 1,78.) Almanya'da ise on yıllık bundlar 0,25’den 0,15’e inerken 2 yıllıklar sıfırın altında 0,50’ler civarında kaldı. Diğer gelişmişlerde de benzer durum var. Demek ki gelişmiş ülkelerde bono ve tahvillere artan bir talep yok.
Gelişmekte olan veya çevre ülkelerinde ise durum daha farklı. Yunanistan’da faizler 12 Şubat-31 Mart arasında 160 baz puan düştü. İspanya’da ise 10 yıllıklarda 30 baz puan düşüş var. İspanya’da bono faizleri artık İngiltere ile aynı seviyede. Türkiye’de ise düşüş aynı dönemde 70 baz puanın üzerinde. Demek ki, bu ülkelere talep arttı. Aynı dönemde altın fiyatları değişmedi; Altına net bazda yönelim yok. Dolar endeksinde ise toplamda hafif düşüş görüldü. Her ikisi de şubat sonuna kadar yükseldi; sonra ise düşüşe geçti. Demek ki, faizlerdeki yataylık hikayesini destekler nitelikte, genelde dolar carlıklara ilave yönelim yok. Altın fiyatları da dolar endeksine paralel giderek toplamda değişmemiş.
Altından sonra borsalardaki dalgalanmayı yansıtan bir gösterge olan VIX endeksine bakalım. Vix, 10 Şubat’tan itibaren devamlı düşüş eğilimindeydi. Sonuçta bir buçuk ayda VIX neredeyse tarihi en düşük seviyelerine kadar geriledi. Bu borsalarda risk algısının düştüğünü gösteriyor. CDS primleri de geriledi. Türkiye’nin CDS primleri 26 baz puan düştü.
Esasında, 10 Mart’taki ECB toplantısına kadar esasında likidite açısından piyasalarda belirsizlik devam ediyordu. O toplantıda Draghi piyasaları rahatlattı ve Avrupa Merkez Bankası’nın likidite konusunda piyasaları desteklemeye devam edeceği anlaşıldı.
16 Mart’ta ise yeşil ışık bu kez Fed tarafından yakıldı. Bu toplantıda faiz artırımının olmaması piyasaları rahatlattı. Mart sonunda Yellen’dan gelen açıklamalar Nisan toplantısında da faiz artırımı ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. İyimserlik güçlendi.
Tüm bunlar, 10 Şubat’tan sonra piyasalarda bir iyimserliğin oluşmaya başladığını gösteriyor. Sermaye piyasalarını canlandıran unsur, merkez bankaları tarafından da desteklenen bir ‘bahar’ iyimserliği. Ancak, artan iyimserlik, fonların her alana değil, seçilmiş alanlara yönlendiğini gösteriyor. Öncelikle gelişmekte olan piyasalar ve çevre ülkeleri (İspanya, Yunanistan, Türkiye.) İkincisi bono piyasalarından çok borsalar; genelde faizlerdeki düşüş borsalardaki yükselmeye göre çok daha ölçülü.
Borsalarda Şubat sonrası çıkış iyimserlikle açıklanacaksa en büyük riskler de iyimserliğe zarar verecek faktörlerden kaynaklanacaktır. Şu anda jeopolitik riskler zirve noktada. Bir ‘post-modern üçüncü dünya savaşından’ geçiyoruz (Buna Türkiye’nin zorlu terör mücadelesini de eklemek gerekiyor) ve piyasalar yine de iyimser. Bu durumda, Orta Doğu’dan gelecek ani bir büyük kötü haber en önemli risk unsuru olarak görülmeli. Çin’deki saatli bomba ikinci önemli risk unsuru; Çin piyasaları her an, geçen yıl boyunca ve bu yılın başında yaptıklarını tekrarlayabilir. Böyle bir şokun piyasada nasıl algılanacağına göre diğer borsalarda geçen sene olduğu gibi çalkantılar yaşanabilir.
Amerikan borsalarının, rekor Fed likiditesinden dolayı zaten şişik olması da önemli bir risk unsuru; ancak kısa vadede önemli olmayabilir. Fed’in Nisan ayını pas geçip Haziran’da faiz artırımı yapması muhtemel. Bu piyasaları biraz dalgalandırabilir. Ancak, beklenen üçüncü artırım son çeyreğe ertelenecektir. Bu da piyasaları rahatlatır.