Borsa için yeni dinamo yabancı olabilir mi?
Borsa İstanbul hisse senedi piyasasında 11 Eylül tarihinden itibaren patinaja girmiş bir fiyatlama takip ediyoruz. Bu patinajda son dönemde değişen makro dengelerin önemli düzeyde etkili olduğunu düşünüyoruz.
11 Eylül 8.400 zirvesinin ardından takip edilen 10 günlük düzeltme hareketiyle 7.600 seviyesine kadar gerileyen BIST 100 endeksi, buradan başlayan yeni alımlarla ekim ayı başında rekor tazeleyerek 8.562 seviyesini test etti. Ekim ayı başından itibaren oluşan tabloya baktığımızda 8.000 seviyesinin altına sarkmalar ve aşağı yönlü bir görüntü karşımıza çıkıyor.
Bu tablonun temel unsurlarını incelediğimizde en önemli parametrenin değişen makro dengeler olduğunu görüyoruz. Yıllık %45’lere ulaşan mevduat faizi TL varlık fiyatlamalarında yer çekimini arttırmış durumda. Piyasa yeni para girişinin azaldığını ve halka arzlar haricinde yeni hesap açılış sayılarının düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer taraftan işlem hacminde düşüş gözlemliyoruz. Günlük ortalama işlem hacimlerine baktığımızda ağustos ayı 220 milyar, eylül ayı 200 milyar hacim olurken ekim ayında günlük ortalamalar 185 milyara kadar gerilemiş durumda. İşlem hacimleri yıldan yıla baktığımızda yüksek seviyelerde ancak aydan aya takip edilen bu geri çekilmeyi negatif bir indikatör olarak not ediyoruz.
Artan faizlerin ekonominin her alanında etkili olmaya başladığını düşünüyoruz, eylül ayı konut satış rakamları son yılların en düşük gerçekleşmesi olarak geldi. Basit bir hesaplama ile 5.000.000 TL’lik bir daire aldığınızda bugünkü kira rayici ortalama 40.000 TL civarında iken bu rakamı mevduata koyduğunuzda 190.000 TL faiz getirisi alabiliyorsunuz.
Benzer şekilde hisse senedi piyasasına yatırım yapan bir tasarruf sahibi aldığı risklerle birlikte bu oranların üzerinde bir getiri hedeflemeli ki aldığı riske değer bir yatırım yapmış olsun. Haliyle enflasyonla mücadelede sıkı para politikalarının sunduğu acı reçete Borsa İstanbul fiyatlamalarında hissedilir hale geldi.
Bu noktaya kadar belki madalyonun negatif yüzünden bahsetmiş olduk ancak tabi ki fiyatlamalarda tek boyut burası değil, enflasyonist ortam devam ediyor ve %45 faizin ikna edici olabilmesi için enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması gerekiyor. 2024 yılsonu enflasyon beklentisi OVP’de %33 olarak ilan edilmişti ancak geçtiğimiz günlerde IMF tarafından yayınlanan raporda %46 beklentisi ifade edildi.
Haliyle enflasyona ilişkin beklentiler kontrol altına alınamaz ise bir süre sonra tekrardan talebin canlanması muhtemel olacaktır. Günün sonunda ekonomi yönetiminin yabancı yatırımcı gelmesi adına çok sıkı iletişimler yaptığını ve söylemler noktasında iyimser ifadeler ortaya koyulduğunu takip ediyoruz.
Ancak şimdilik portföy yatırımları noktasında piyasada yabancı göremiyoruz. Önümüzdeki dönemde küresel koşulların da hafiflemesiyle yabancı girişi söz konusu olabilir. Böyle bir durum özellikle hisse senedi piyasasında oluşan baskıyı ortadan kaldırabilir. Sözün özü hisse senedi yatırımcısının önümüzdeki dönemde umudu muhtemel yabancı girişi olacak.