Borçlanma şöleninin sonu

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Bugün Cumhuriyet gazetesinde Behiç AK'ın bir karikatürü vardı. Karikatürün son karesinde konuşan iki kişiden birisi 'ben hayatımda hiç borçlanmadım' dediğinde, karşısındaki kişinin verdiği yanıt 'bu şehirde yaşamayı hak etmiyorsun sen' oluyor. Küreselleşmenin ya da finansal serbestleşmenin gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin tüm kesimlerine (hanehalkı, firmalar, devlet) en kötüsü hediyesi borçlanmadır. Finansal sektör borçlanma sayesinde büyüdü, banka aktifleri, ülkelerin GSYH'larını (buna finansal derinleşmenin yükselmesi denildi) aştı. Nitekim Türkiye'de de 2016'nın sonunda finansal derinleşme oranı yüzde 1,05 oldu. Kaynak: http://www.oecd.org/eco/. Erişim tarihi 8 Haziran 2017.

OECD bu hafta yayınladığı 'Küresel Ekonomik Görünüm' raporunda yine borçlanmaya dikkat çekti. Türkiye için OECD çeşitli uyarılarda bulundu. Bunlardan birisi de özel sektörün borçlanma düzeyi ile ilgili. OECD Raporda, özel sektörün yurtdışı borçlanmasının ekonomide belirsizliğe ve riske neden olduğunun altını çiziyor. Bu raporun yayımlanmasından birkaç gün önce de İstanbul Sanayi odası, geleneksel 500 Büyük Sanayi İşletmesine ilişkin verileri açıkladı. İSO'nun Raporu da bir çok konuda önemli saptamalarda bulunuyor. Bunların arasında iki nokta gelecek açısından önemli ve uyarıcı nitelikte.

- Türkiye'de, imalat sanayinin milli gelir içindeki payı hızla gerileyerek 1999 yılında yüzde 23 iken, 2016'da 16,7'ye geriledi (Bu arada krize rağmen 2001'de yüzde 17,8 idi. Yani dönemin Başbakanı Ecevit'e bir STK başkanınca yazarkasa attırıldığı yıl).

- 2007 yılında kaynak yapısı içerisinde borçların payı yüzde 45,2 iken, 2016 yılında yüzde 61,9'a yükseldi. Aynı dönemde özkaynakların payı da yüzde 54,8'den, yüzde 38,1'e geriledi. Bu oranlar son 10 yılın en olumsuz borç/özkaynak ilişkisini göstermekte. İSO bu saptamaların haksız değil.

Biz bu saptamalara ekleme yapalım.

- Yukarıdaki grafikten de izleneceği üzere özel sektörün borç stokunun GSYH oranı 2010 yılında yüzde 140,6 iken, 2015 yılının sonunda oran yüzde 160,4'e kadar yükseldi.

-OECD ısrarla üzerinde durduğu özel sektör dış borçlanmasında da ise stok artışı çok hızlı oldu. Tabloya bakarsanız özel sektörün dış borç stoku (bu tablo finansal kesim dışında olanların borcunu gösteriyor) 2002 yılında 31 milyar 638 milyon dolar iken, 2017'nin Mart ayı sonunda 304 milyar 423 milyon dolara yükseldi. Net döviz borcu ise (döviz yükümlülüklerinden döviz varlıklarını çıkartıyoruz) 2002 yılında 6 milyar 538 milyon dolar iken, 2017 yılının Mart ayında 196 milyar 422 milyon dolar. Bu şu demek özel sektör döviz cinsinden varlıklarının tamamını borç ödemekte kullansa bile ortada 194 milyar dolarlık bir açık var.

Türkiye 1989 yılından bu yana uluslararası parasal sermayeye kapılarını açtı, 2003'den bu yana da, (özellikle 2007'den) bu sermayenin girdiği alanlara kırmızı halı döşedi. Hükümet bunu yaparken, özel sektör (sermaye sınıfı, özellikle de finansal sermaye) bu sermayeyi davul zurna ile karşıladı.

Bugüne değin düğünde imiş gibi birlikte yendi, içildi. OECD diyor ki, bu dışarıdan gelen sermaye artık yeter ben kalkayım sofradan diyebilir, hesap sizde kalabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019