Borçlanma halka açıl!
Onur ÇELİK - YMM / Bağımsız Denetçi
Son yıllardaki en büyük övünç kaynağımız olan makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmeler, gerek küresel ekonomilerdeki dalgalanmalar gerekse kendi iç gündemimizdeki politik ve ekonomik darboğazlardan geçtiğimiz günlere bağlı olarak yerini olumsuz bir tabloya bırakmış vaziyette.
Ekonomik gidişatımıza hızla bakacak olur isek, 2018 yılının başından bu yana TL’nin Amerikan Doları karşısında %25 değer kaybettiğini, TÜFE’nin %15’e ÜFE’nin ise %23’e yükseldiğini görüyoruz. Kur ve enflasyondaki artışa bağlı olarak TCMB faizleri artırmış, Hazine'nin borçlanma maliyeti %20'ye ulaşmış. Risksiz faiz olan hazine borçlanma maliyeti %20’ye yükselince, özel sektörün borçlanma maliyeti olan ticari kredi faiz oranları da haliyle %24-25’ lere gelmiş. CDS primi (Credit Default Swap) yani kredi risk primi ise yılın başından bu yana iki katına çıkarak 328 baz puana yükselmiş.
Daha da kötüsü bankalardaki TL kredi mevduat oranı %140’lara ulaşmış. Bu durum bize Türk bankalarının finansman kaynağı yaratma bakımından da oldukça zorlandığını göstermekte. Bir de üstüne, uzun zamandır gündemde olan tüm dünyada parasal sıkılaştırma sürecinin de (Quantitative Tightening) fiilen uygulanmaya başlanacağı ve gelişmekte olan ülkelere akan para musluklarının iyice kısılarak, faizlerin daha da artacağı bir konjonktürün eşiğindeyiz.
Azalan finansal kaynaklar ve yükselen faiz oranları ile özel sektörün mevcudiyetini devam ettirerek, yatırım ve üretim yapması oldukça zor. Ancak işletmelerin bir şekilde yoluna devam edebilmesi için de finansal kaynaklara erişebilmeleri gerekiyor.
İşte tam da bu noktada gerek yatırım bankaları gerekse de ekonomi bürokrasisi, şirketlerin finansman kaynaklarına erişebilmesi adına alternatif bir yol olarak 2018 yılını borsa için halka arz yılı ilan etmekte.
Halka arzın faydaları
2018 yılı halka arz yılı ilan edildiğine göre, halka açılmanın ne gibi avantajları var yakından incelemek gerekir ise;
- Şirketlerin ucuz maliyetli finansman kaynağı bulabileceği para ve sermaye piyasası platformlarına daha kolay erişim imkanı
- Sermaye artırımı şeklinde gerçekleştirilecek halka arzlarda şirketin ucuz finansman kaynağı sağlaması
- Halka açılmanın getirdiği kurumsallaşma
- Şeffaflık (transparency) ve hesap verilebilirliğin (accountability) artması
- Halka açılma sayesinde şirketlerin/grupların/holdinglerin bilinilirliğinin ve marka değerinin artması
- Hisselerin borsada işlem görmesi sebebi ile sürekli bir piyasa değerinin olması
- Yine hisselerin borsada işlem görmesi ile daha likit hale gelmesi ve buna bağlı olarak finansman imkanlarının çoğalması
- İkincil halka arz imkanıdır.
Olası dezavantajları ise,
- SPK uygulamalarının getirdiği kurumsallaşma/prosedür yükü şirket yönetimlerini zorlayabilmekte
- Kamuoyunu aydınlatma ilkesi gereğince her yeni gelişmenin kamuoyuna açıklanma mecburiyeti bulunması
- SPK ve Borsa İstanbul denetimidir.
Halka arzın zamanlamasını belirleyen faktörler neler?
Bir halka arzın başarıya ulaşmasında birçok faktör bulunmakla birlikte belki de bunlardan en önemlisi halka arzın zamanlamasıdır. Halka arzın zamanlamasında dikkate alınacak unsurlar ana hatlarıyla aşağıdaki gibi özetlenebilir;
- Politik faktörler
- Ekonomik faktörler
- Yurtdışı para ve sermaye piyasalarının durumu
- Şirketin son birkaç yıldaki mali ve operasyonel performansı
2017 yılı halka arzları ve 2018 yılı beklentileri neler?
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) verilerine göre 2017 yılında sadece 3 halka arz gerçekleşti. Payları ilk kez halka arz edilen bu firmalar ise Mistral GYO, Fonet Bilgi Teknolojileri ve Mavi Giyim. Bunların halka arz tutarı ise 1.25 milyar TL olarak gerçekleşmişti.
2018 yılında ise 17 şirketin halka arz gerçekleştirebileceği ve bunun karşılığında ise şirketlerin tahminen 5 milyar dolarlık bir kaynağı elde edilebileceği öngörülüyordu. Yaşanan seçim süreci ve döviz kurlarının pik yapması ile bu rakamlara ulaşılması pek olanaklı görünmese de halka arz planları şirketlerin gündemleri arasında yer almaya devam ediyor.
Sonuç;
Hazineden sorumlu eski Bakanımız Mehmet Şimşek yılın başında yaptığı bir konuşmada, iş dünyasına bu konjonktürde borç almak yerine ortak alma çağrısında bulunmuş ve “Borç yiğidin kamçısı olmakla birlikte, bu dönemde sorun olarak karşımıza çıkıyor” demişti.
Amerikan Merkez Bankası FED’in, 2008 yılında ortaya çıkan global finansal krizden çıkış için başlattığı parasal gevşeme ile likidite enjeksiyonunun sonuna gelindiğinin ve bilanço küçültme sürecine girdiğinin ilanıyla eskiye nazaran finansman kaynaklarının gerek miktarsal olarak azalacağı gerekse de maliyetinin artacağı bir ortamda, halka arz opsiyonu şirketlerin karşısında yeni bir finansal araç olarak yerini almış gibi görünmektedir.
Ülkemizin artan risk primine bağlı olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının azalmasına rağmen Borsa İstanbul’da yer alan hisselerin döviz bazında hala çok ucuz olduğu gerçeği, Türk şirketlerinin yabancı yatırımcı çekebilme cazibesini her şeye rağmen koruyarak küresel ekonomik fırtınaların gündemde olduğu şu günlerde can simidi olma ümidinin korunmasını sağlayacak gibi görünüyor.