Borçlanma artarken

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI [email protected]

Bu hafta Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yaptığı açıklamada özellikle borçlanma üzerine önemli saptamalarda bulundu. Bakan Şimşek şöyle dedi:

“Bütçe Kanunu’nda öngördüğümüzden daha fazla borçlanacağız. Bugün itibarıyla net olarak borçlanma limiti içinde kalamayacağımız görünüyor. Biz yüzde 98 borç çevirme öngörmüştük, fakat bütçe açığı gibi faktörlerden dolayı bu sene reel ekonomiyi desteklemek için birtakım tedbirler ortaya konuldu, bunların etkisiyle bu sene muhtemelen Bütçe Kanunu’nda öngördüğümüzden daha fazla borçlanacağız”.

Hazine’nin bütçe kanunu ile belirlenmiş 2017 yılı borç limiti 47.5 milyar TL, borçlanma sınırının artırılması için Hükümet yasa değişikliği yapacak. Böylece ilk defa 2009 yılından bu yana borç çevirme oranı yüzde yüzü aşmış olacak. Borçlanmadaki artışın nedeni belli, bütçe açığı. Dolayısıyla sorunun teşhisi için 2017 yılı bütçesi analiz edilmeli, sonra da çözüm için reçete yazılmalıdır. Çünkü borçlanma, bütçe açığı sorununu ortadan kaldırmaz, ancak sürdürülebilirliğini sağlar.

Daha önceki yazılarımda yaptığım birkaç saptamayı tekrarlamak isterim. Borçlanma küresel bir sorundur ve küresel finansal sistem tarafından yaratıldı. Borçlanma imkanının artması efektif talebi yükseltti, ülkeler hızlı büyüdü. Ancak limiti iyi ayarlanmadığı için sonunda 2007/2008 krizi patlak verdi.

Türkiye bu krizi 2009 yılında hissetti. Borçlanma hacmi 2003 yılından itibaren hızla artsa da, yüksek büyüme oranları borç stoku/GSYH oranının düşük düzeylerde seyretmesini sağladı. GSYH değişim hızının negatife döndüğü 2009 yılında oran birden bire yüzde 43,8’e ulaştı. Türkiye’nin borçlanma hacminin daha da çok artmasını engelleyen olgu ise, 2003-2016 arasında yapılan özelleştirmeler sonucunda elde edilen 60 milyar dolayındaki gelir oldu.

İlk üç ayda 39.9 milyar TL arttı

2014 yılından itibaren yaşanan sürekli seçim ortamı ve siyasal belirsizlikler ekonomiye de yansıdı. Büyüme oranındaki dalgalanma hızlandı. Bütçe açıkları da arttı. Bu da borçlanmayı artırdı. 2014 yılı sonunda AB tanımlı borç stoku 585,7 milyar TL iken, bu borç 2016 yılı sonunda 732,8 milyar TL’ye yükseldi. Sadece 2017 yılının ilk üç ayındaki borç stoku artışı 39,9 milyar TL oldu. Borç stokundaki bu hızlı artışta belirleyici olan olgu, yılın ilk altı ayı sonunda bütçe açığının 25,2 milyar TL’ye ulaşması oldu. Açığın nedeni vergi tahsilatındaki düşüş değil, tam aksine getirilen af düzenlemeleri sayesinde vergi gelirleri 2016 yılının aynı dönemine göre yüzde 13,6 arttı. Sorunun kaynağı harcamalar, özellikle de faiz dışı harcamalar. Çünkü Ocak-Haziran 2017 yılı döneminde faiz giderleri geçen yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 2,3 arttı (bunun nedeni faiz oranlarındaki dönemsel düşüş). Bütçe dengesini bozan faiz dışı bütçe giderler yılın ilk altı ayında yüzde 20,2 arttı. Faiz dışı giderler içinde hızla artan bütçe giderleri kalemlerinden bazıları şunlar:

- Savunma ve Güvenlik yüzde 23,9

- Hazine Yardımlar yüzde 44,5

- Hanehalkına Yapılan diğer Transferler yüzde 109,8

- Sosyal Güvenlik Sistemi Açık Finansmanı yüzde 147,2

Savunma harcamaları yeniden yükselişte

Listeyi uzatmak mümkün. Çünkü hemen hemen her kalemde harcamalarda artış oranı yüksek. Ancak iki kalem Türkiye’de bütçe yönetimi açısından bir değişimi gösteriyor.

Birincisi Hükümet yeniden savunma harcamalarını artırmaya başladı. Bu bir politika değişikliği. Türkiye’de Suriye savaşının ve uzun süredir devam eden terörün maliyetinin daha da çok arttığını göstermekte. İkinci ise Sosyal Güvenlik Sisteminin alarm vermesidir.

Bir ülkede kamu borçlanması artıyor ise faiz oranları yükselmeye başlar. Çünkü yurtiçinde ödünç verilebilir fon hacmi birden bire artmaz. Bunu yurtdışı borçlanmaya giderek yapmak isterseniz, bu defa da cari açık oranı yükselir, kur riski artar. Sonuçta ülke ikiz açıkla (bütçe açığı ve cari açık) karşı karşıya kalır. Türkiye şimdi ikiz açık riski ile karşı karşıya. Bakalım riski nasıl yönetecek.

Not: Türkiye’nin dış borcu azaldı, IMF bile borcumuz yok diye düşünen okurlarım için şu notu düşmek isterim. Borcun kime olduğunun değil, hangi koşullarla ne kadar borçlandığınız önemlidir.

Türkiye’nin (Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin) IMF’e borcu yok. Fakat devletin dış borcu arttı ve son 15 yılda şöyle oldu:

- 2002 yılında toplam devlet (kamu) dış borç stoku 56,7 milyar dolar.

- 2017 yılı Haziran ayı sonu dış borç stoku 90,0 milyar dolar.

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı: https://www.hazine.gov.tr/tr-TR/Istatistik-Sunum-Sayfasi?mid=59&cid=12&nm=33. Erişim tarihi 27 Temmuz 2017.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019