Borç tavanı savaşında kazanan çok az

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

Beklendiği gibi ABD'deki borç tavanı sorunu son dakikada iki tarafın verdiği tavizlerle çözüldü. Buna göre, borç tavanı 2 aşamada $ 2.4 trilyon kadar artırılırken, bütçe harcamalarından aynı miktarda kesinti yapılacak. Bu kesintinin 900 milyar doları karara bağlandı bile. Geri kalan 1.5 milyar dolarlık kesintinin hangi alanlarda gerçekleşeceği konusunda sene içinde iki partinin mensuplarından oluşturulacak bir özel komite karar verecek. (Şimdiden bu komite toplantılarının çok kanlı geçeceği yönünde yorumlar var.)

Açıkçası, borç tavanı ile ilgili alınan kararların ABD'nin bir temerrüt durumuna düşmesini engellemiş olması dışında pek bir olumlu yönü yok. Financial Times gazetesi bütçe kararları sonunda "kazananlar" ve kaybedenler" adı altında iki liste yayınlamış. Kazananlar kısmı kaybedenlere göre daha az ve açıkçası da biraz zorlama bir liste. Benim önemli bulduklarım: Temsilciler Meclisi (Obama Hükümeti'ni dize getirmiş olduğu için), Belediyeler (Eyalet bütçelerinin %22'sini oluşturan sosyal sağlık ödemelerinin Devlet payında kısıntıya gidilmediği için), Milyonerler (Bush dönemi vergi kesintileri devam ettirildiği için), ve Silah şirketleri (savunma harcamalarında gelecek 10 yıl içinde sadece $ 350 milyar kesintiye gidildiği için -beklenti daha yüksekti).

Kaybedenler tarafı ise çok daha geniş: Bütçe süreci (bütçe tavanı kavramı sorunlu ve anakronistik olduğu için), İşsizler (Acil federal işsizlik sigortası 2011 sonunda yürürlükten kalkacağı için), Canlandırma politikası taraftarları (Ücretler üzerinden alınan vergilerdeki kesintiler uzatılmadığı için), Borçluluk oranının düşürülmesini isteyenler (Anlaşma borçluluk oranının %75-80 civarında kalması için gereken tasarruf miktarının sadece yarısı kadar), ve S&P (Bu şekliyle geçen bir bütçe anlaşması sonucunda ABD'nin kredi notunu düşürme iddiasında bulunmasına rağmen düşüremeyeceği için).

Paul Krugman ve diğer Keynezyen ekonomistler uzun zamandan beri Cumhuriyetçi Parti'nin bağnaz ve yıkıcı tutumunu eleştirmekteydiler. Krugman son kararları Batı medeniyetinin entellektüel başarısızlığı olarak nitelemekte ve gelinen durumu "gerçekte varolmayan problemleri varmış gibi gösterme" takıntısının bir sonucu olarak görmekte. Gerçekten de, ABD tüm zamanların en düşük faizleriyle borçlanabilmesine karşın, bütçe açığı dev bir problem olarak görüldü. Öte yandan, reel ücretlerde hiçbir artış söz konusu değilken, enflasyon ciddi bir risk olarak algılandı. Üstüne üstlük, Cumhuriyetçiler zengin kesime daha fazla kaynak bırakılmasının, tüketici güvenini ve dolayısıyla harcama ve yatırımları artıracağı gibi bir masal söylemini benimsediler.

Kısa vadede bütçede kısıntıya gidilmesinin yanlış olduğunu ifade etmesine rağmen Fed Başkanı Bernanke borç tavanı müzakereleri sırasında Hükümeti destekleyici bir tavır almaktan özellikle kaçındı. Ancak son açıklanan ABD milli hasıla rakamlarının zayıflığı, işsizliğin tekrar artış trendine girmiş olması ve borsalarda peşpeşe 8 gün süren düşüş sonrasında Fed'in QE3 olarak adlandırılan yeni bir parasal genişleme programını başlatması kaçınılmaz gözüküyor. Fed bu tedbirleri almakta ne kadar gecikirse, ABD için resesyon riski de o kadar artmış olacak.

Öte yandan, borç tavanı sorununun (şimdilik) çözülmesi ile birlikte dolar-euro çekişmesinde ibre tekrar doların leyhine döndü. Bu, paritenin yönünde son 100 günde görülen sayabildiğim 8. yön değişikliği. Ancak, euro bölgesinin dev sorunlarına rağmen, ABD'de yeni bir parasal genişleme programının kesinleşmesi durumunda, doların değerlenmesinin çok uzun soluklu olması imkansız. Bu şartlar altında anlaşılan, altın daha uzun bir süre en tercih edilen yatırım aracı olmayı sürdürecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019