Borç ödemeden aciz belgesi ve vergileme

Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK VERGİNİN GÜNDEMİ [email protected]

2 Haziran tarihli DÜNYA Gazetesi’nde yayınlanan yazımızda 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre borçlunun kamu borcunu ödeyememekten aciz halini değerlendirmiştik. Bugün yazımızda 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiş olan borçluların alacaklı gerçek veya tüzel kişilere borçlarını ödeyememesi sonucunda düzenlenen “Borcunu ödemeden aciz vesikası ‘’ ve gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine etkisi üzerinde duracağız.

Vergi uygulamalarında sıkça karşılaşılan sorunlardan birisi de alacaklı vergi mükelleflerince tahsil edilemeyen veya tahsili şüpheli hale gelen alacakları dolayısıyla icra dairesi tarafından verilen borçlunun borcunu ödemekten aciz belgesinin varlığı halinde nasıl bir işlem yapılacağıdır. Sorun İcra iflas Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan hükümlere göre aciz belgesinin niteliği ve ilgili hükümler incelenerek çözüme kavuşturulabilir.

Borç ödemeden aciz vesikası

Kanunun 143. maddesine göre; yargı veya icra yoluna başvurmuş ‘’Alacaklı alacağının tamamını alamamış ve aciz vesikası düzenlenmesi için gerekli şartlar yerine gelmişse, icra dairesi kalan miktar için hemen bir aciz vesikası düzenleyip alacaklıya ve bir suretini de borçluya verir. Bu belgeler hiçbir harç ve vergiye tabi değildir. Aciz vesikasının bir nüshası da her il merkezinde Adalet Bakanlığınca tespit edilen icra dairesi tarafından tutulan özel sicile kaydedilmek üzere bu icra dairesine gönderilir. Aciz vesikası sicili aleni olup ne şekilde tutulacağı ve hangi hususları içereceği Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle belirlenmiştir.

Vesikanın alacaklıya sağladığı haklar

Bu vesika ile 105. maddedeki vesika (borçlunun haczi kabil malı bulunmazsa haciz tutanağı da aciz vesikası hükmündedir.) borcun kabul edildiğini gösteren senet mahiyetinde olup alacaklıya 277. maddede yazılı hakları verir. 277. maddede belirlenen haklar, borçlu tarafından yapılmış bazı işlemlerin iptali için alacaklılarca dava açılabilmesidir. 

Bunlar;

a) haciz veya iflasın açılmasından önceki iki seneye kadar olan süre içindeki ivazsız tasarrufların (bazı istisnalar mevcuttur) butlanı (Madde 278), 

b) hacizden veya iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde borçlu tarafından bir borcu temin için yapılmış rehinler, para veya mutat ödeme araçları dışında bir suretle yapılan ödemeler, vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler (Madde 279), 

c) Mal varlığı borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler (Madde280).

Alacaklı aciz vesikasını aldığı tarihten bir sene içinde takibe teşebbüs ederse yeniden ödeme emri tebliğine lüzum yoktur.

Borçlu ve kefilin durumu ve acizlik durumunun kaldırılması

Aciz vesikasında yazılı alacak miktarı için faiz istenemez. Kefiller, müşterek borçlular ve borcu tekeffül edenler bu miktar için vermeğe mecbur oldukları faizlerden dolayı borçluya rücu edemezler.

Bu borç, borçluya karşı, aciz vesikasının düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Borçlunun mirasçıları, mirasın açılmasından itibaren bir sene içinde alacaklı hakkını aramamışsa, borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilirler. Borçlu, aciz vesikasını düzenlemiş olan icra dairesine borcunu işlemiş faizleriyle birlikte her zaman ödeyebilir. İcra dairesi ödenen parayı alacaklıya verir veya gerektiğinde Kanun’un 9. uncu maddesi hükümleri dahilinde bir bankaya yatırır. Borcun bu şekilde tamamının ödenmesinden sonra aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya borcunu ödeyerek aciz vesikasını sicilden terkin ettirdiğine dair bir belge verilir. Aynı şekilde, icra takibi batıl ise veya iptal edilirse yahut borçlunun borçlu olmadığı mahkeme kararıyla sabit olursa ya da alacaklı icra takibini geri alırsa, aciz vesikası sicilden terkin edilir ve borçluya buna ilişkin bir belge verilir.

Alacakların Şüpheli Alacak veya Değersiz Alacak Haline Gelmesi ve Aciz Belgesi

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere aciz vesikası borçlunun borcunu ödeyemediğini ve ödeme gücünün kalmadığını gösterir niteliktedir. Ayrıca be belge alacaklıya ve borçluya bazı imkanlar sağlamaktadır. Alacaklı belge tarihinden sonrada takibat yapabilir. Bir yıl içindeki takiplerde ödeme emri düzenlenmesine gerek yoktur. Borçlunun yaptığı bazı işlemlerin dava yoluyla iptal ettirilmesi ve alacağın bu suretle tahsili de mümkündür. Borçlu borcu için faiz ödemekten kurtulmaktadır. İmkan bulduğu zaman borcunu ödeyerek acizlik belgesini sicilden sildirebilir. Yirmi yıl geçmekle alacak zaman aşımına uğramaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun şüpheli alacak ve değersiz alacak hükümlerini de göz önünde tutarak özellikle ticari kazanç erbabı gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri yönünden konuyu değerlendirebiliriz.

Şüpheli alacaklar

VUK’un 323. maddesine göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1-  Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar,

2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar,

şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder. Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir. Alacakların yukarıdaki maddede öngörülen işlemlere rağmen tahsil edilememesi alacağın tahsilini şüpheli hale getirmektedir. Karşılık ayrılarak gider yazılabilir. Tahsil edilememesi yanında borçlunun durumunu gösteren borcunu ödemekten aciz belgesi verilmiş olması bu alacağın tahsili imkanını tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle aciz vesikası aşağıda açıklayacağımız nedenlerle, alacağı değersiz alacak haline getirmemektedir. Maliye İdaresinin özelgelerle açıkladığı görüşü de bu yöndedir.

Değersiz alacaklar

VUK’un 322. maddesinde, “Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaktır’’ denilmiştir. Yine maddeye göre, değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler. Kanaat verici belgelerden, ödemenin imkansız hale geldiğini gösteren belgelerin anlaşılması gerekir. Kanundaki açıklama yeterli olmamakla beraber uygulamada , aşağıda belirtilen türden belgelerin varlığı bir alacağın değersiz alacak olarak kabul edilmesi için yeterli sayılmıştır. Kanaat verici belgeler aşağıda sayılanlarla sınırlı değildir. 

- Borçlunun her hangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair resmi belgeler,

- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgi masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararlarına ilişkin belgeler,

- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve her hangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,

 - Mahkeme huzurunda alacaktan vaz geçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

- Borçlunun gaipliğine ilişkin ilişkin mahkeme kararı ve buna bağlı olarak her hangi bir mal varlığının bulunmadığına dair resmi makam belgesi,

kanaat verici belge niteliğindedir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Aramalı vergi incelemesi 26 Eylül 2019