Borç kıskacı büyümeyi engelliyor
2014 yılını da bitirmek üzereyiz. Dünya ekonomisi hala istikrar kazanamadı, birçok ülkede büyüme oranı yerlerde sürünüyor. Geçen hafta İngiltere Başbakanı David Cameron yeni kriz dalgası gelebilir uyarısında bulundu.
Türkiye’de sıradan yurttaş büyümeyi pek umursamadığından, daha çok döviz kuru ve faiz oranındaki artışları kriz olarak algıladığında, küresel ekonomide büyüme sorunu varmış, bana ne havasında. Gelişmiş ülkelerin yurttaşları ekonomide büyüme olmaz ise, neler olacağını bildiğinden bu gelişimden rahatsız, bunu yaptığı gösterilerle gösteriyor.
Alınan önlemlere rağmen yılın üçüncü çeyreğinde AB üyesi ülkeler arasında büyüme oranında %3’ü yakalayan üç ülke var: %3,3 ile Romanya, %3,1 ile Macaristan ve %3,0 ile İngiltere. İlk iki ülke pek önemli değil, çünkü küçük ekonomiler, kendilerinden başka hiçbir ülkeye yararları yok. Asıl önemli olan ülkeler AB’nin lokomotif ülkeleri. Bu ülkelerden İngiltere dışındakiler hala büyümede tekliyor. Üçüncü çeyrekte Fransa %0,4, Almanya %1,2, İspanya %1,6 büyürken, İtalya %0,4 küçüldü.
Durum saptaması yaptık. Şimdi neden büyüme oranı düşük seyrediyor sorusunu soralım. Yanıtlarımı öz olsun diye sıralıyorum.
AB parasal genişlemeye geç başladı. Üstelik bunu bir banka kurtarma operasyonuna dönüştürdü. ABD gibi kamu harcamaları yoluyla hanehalkı ve KOBİ’leri rahatlatacak yollara fazla girişmedi.
I. Fisher’in borç-deflasyon sarmalı savı devreye girdi. Hanehalkı krizden önce çok borçlu olduğu idi, halen de borçlu.
Bu tabloya göre krizden en çok etkilenen ülkeler hanehalkı borç oranı yüksek olanlar (İrlanda dışında). Üstelik bu ülkelerde kriz sürecinde hanehalkı borçlanmaya devam ediyor. Çoğunda hanehalkı borç stoku/GSYH oranı %100’ün üzerine çıkıyor.
Hanehalkı bilançosundaki bu sakat tablo büyümenin de önünde engel. Çünkü hanehalkı tüketim yapmanın değil, borcu döndürmenin derdinde. Nitekim hanehalkı tüketim harcamalarının GSYH içindeki payı 2008-2012 döneminde yerinde saydı.
AB krizi aşmaya çalışırken, bankaları korudu, ancak hanehalkını kenara itti. Krizin sorumlusu bankalara kaynak aktarılırdı, ancak hanehalkı borcunu azaltmaya yönelik bir politika üretmedi. Tam aksine onların gelirlerini azaltmaya yönelik maliye politikası uyguladı. Dolayısıyla AB bu sonucu aslında kendisi satın aldı.