Bölgesel/sektörel mi, gerçekçi ücret mi?
Asgari ücret her konuşulduğunda… “Anayasa’nın eşitlik ilkesine ters olduğu gerçeğini” görme zahmetine dahi katlanamayanlar tarafından, “Bölgesel ve sektörel asgari ücret tartışılmalı” önerisi, tozlu raflardan çıkartılıp, servis ediliyor… Amaç: “Kıymetli zamanı harcayacağımız bir tartışma konumuz daha olsun!...”
***
İşveren: Kendisine fayda sağlayan çalışanı da, zarar veren çalışanı da görür/ bilir… Bilmekle mükelleftir…
***
Fayda sağlayan çalışanı kaybetmemek için (kendimden, çevremden biliyorum) şartları zorlar ve hakkını verir… Zarar veren çalışanın akıbeti ise bellidir…
***
“Zeytin hasadı nasıl geçti?” diye sordum, zeytinlikleri olan arkadaşıma… Anlattı: “Zeytinliklerin başına, fazla da araştırmadan, meyve/sebze üretiminden anladığını iddia eden birini getirdik… Piyasanın çok altında, düşük bir ücreti de kabul etmişti… Hergün arayıp, ilaçlama/gübreleme/bakım ve çalışmaları hakkında bilgi veriyordu… Verimin geçmiş senelere göre 1-2 kat artacağını da savunuyordu… Sonuç, zeytinin en kıymetli olduğu yılda, geçmiş verimli yıllardaki hasadın yarısına dahi ulaşamadık!”
VELHASIL
Adıyaman/Van’da da olsa, İstanbul/İzmit’te de olsa, kimi çalışana 17 bin TL ücret dahi fazladır… (Düşük maaşı sayesinde işyerine yük olmadığı düşünülürken; kültürü/davranışları/ anlatımlarıyla “işyeri/ürün/ çalışan verimsizliğine katkı sunup” milyonlarca liralık zarar verebilir…) Kimi çalışan ise asgarinin 10 katını alsa dahi azdır…
***
Gilbert Yasası şöyle diyor: Bir işe girdiğinde, istenen sonuçları sağlamak için en iyi yolları bulmak her zaman senin sorumluluğundadır… Wilson Yasası ise Gilbert’i tamamlıyor: Bilgi ve zekayı her zaman ön planda tutarsan para gelmeye devam eder…
***
İşçi de olsa işveren de olsa: “Konuşmayıp çalışan” da, “konuşarak çalışmayan” da ergeç hakkını/karşılığını alıyor… Ya “asgari ücret” gibi meseleleri, mesele olarak görmeme seviyesine çıkıyor; Veya “asgari refah” ile “asgari ücretin” peşinde, takılıp kalıyor!