Bölgesel farklılığı ortadan kaldırsak büyüme sürdürülebilir mi?
Koşullar vardır ki, gerek ve yeter olmalıdır. Bu arada gereklilik ve yeterlilik boyutlarının, şu yaman küresel rekabet yarışında, ülkeler için işe yaramaz üç farklı uzantısı daha vardır: Gereksiz ve yetersiz, gerek ama yetersiz, yeter ama gereksiz.
Ulusal ekonomimize bakalım, en sağlıklı kanadından darbe alırken yine de uzun vadeli üretkenlik ve verimlilik üzerinde yükselebilecek bir birikim elde edemiyoruz. Yılın başında %4 beklenen 2012 büyümesi, hedeften %45 sapmayla %2.2 olarak gerçekleşiyor. Özel sektör yatırımında, eksi 1.2 ve eksi 1.9 şeklinde süregelen düşüş eğilimi, 2012 yılının sağlıksız büyümesine damgasını vuruyor. Çünkü, bir an ihracat ithalat farkındaki katkının olmadığını düşünürsek, iç talep bize %2.2 2012 sonucunu da aratacak. Yerel talep, hiç yok kadar zayıf ve yetersiz. Uzun vadeli bakarsanız, iç talebimiz tasarrufumuzla her zaman çekişir. Sonra da dallanıp budaklanan tasarruf açığımız, dış açık paradoksunda düğümlenir; tıpkı, şömine bacalarında kurum bağlamış is olur ve tüm sistemi tıkar. Verimlilik ve üretkenlik düşer, bırakın rekabet üstünlüğü hayallerini; rekabet eşliği özler oluruz. Bu durumda ciddi yapısal dönüşümler şart ama hangileri? Ayrıca bunların hangilerine öncelik verilmeli. Bizim küresel rekabette öne çıkartabileceklerimizle, çıkartamayacaklarımızın ya da çıkartacaksak bile çok yüksek maliyetlerle elde edebileceğimiz dinamikler neler?
1. Etnik barışın kalkınmaya artan sinerji ve azalan giderlerimizle sunacağı destek.
2. Büyümenin kamu ihale sisteminden, oda seçimlerine dek; ulusal bir şeffaflaşmaya ihtiyaç duyuluyor. Yenişafak'tan Fikri Tükel; "mevcut NACE kodlama sistemiyle, muhalif üyelerin komiteleri birleştirilip yandaşların komiteleri artırılıyor. İSO, artan komite sayısının aynı oranda meclis üyesini de artırıyor olmasının, bir tür seçimi garantileme yolu olduğu şeklinde iddialarla sarsılıyor."
3. Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması gerekiyor.
4. İkinci maddedeki şeffaflık, artan bölgeler arası sosyoekonomik farklılıkların ortadan kaldırılabilmesinin bir ön koşulu olarak, karşımıza çıkıyor. Zira teşvik uygulamada, gerçekten bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmayı gözeten bir sistem henüz işlerlik kazanamadı. Birçok teşvik uygulaması 81 ilin 66'sını da içine alacak kadar genişledi ve kadük duruma düştü.
5. Yapısal dış açığımız. Şüphesiz uzun vadeli geri dönüş bekleyebileceğimiz mikro temelli önlemler gerçek çözümler olacaktır.
6. Tasarruf. Burada olması gereken kelimenin her iki anlamına da çalışacak önlemler. İlki, sarfiyatı azaltmak anlamında; ikincisi, biriktirmek anlamındadır. Mevcut negatif faiz ortamının, ikinci duruma katkı sunduğunu söylemek mümkün değil. Ama %25 bireysel emeklilik desteği, yerinde ve sağlıklı bir adım oldu.
Öyleyse ne kısa ne uzun vadeyi gözeterek; İsa'yı küstürüp, Muhammed'i memnun edemeyen Avrupa Bölgesi kriz yönetiminden çok daha proaktif olabilmiş para politikamızdan ve finans sektörümüzden söz edebiliyoruz. %2.2 büyüme gerçekleşmesi, yumuşak bir inişi ifade etmese de krizin gerçeklerinin kısa vadede absorbe edildiğinin kanıtı. Tıpkı 1980'lerin kronik enflasyon sorunu gibi, sürdürülebilir büyüme sorununda çözüm demek; uzun vadeli, siyasi hükümetler ötesi milli birlik ve dayanışma demekÖ