BM Küresel İlkeler Sözleşmesi yaratıcısı Kell: Şeffaflıktan dönüş yok
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi dünyanın en büyük gönüllü kurumsal sürdürülebilirlik girişimi. Bu girişim, şirketlere, tüm strateji ve operasyonlarını insan hakları, istihdam, çevre, yolsuzlukla mücadele gibi küresel hedefl er doğrultusunda belirlemeleri çağrısında bulunuyor.
8 binden fazlası iş dünyasından olmak üzere yaklaşık 13 bin 500 imzacısıyla 160’tan fazla ülkede bulunan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (United Nations Global Compact- UNGC) mimarı Georg Kell. Türkiye’den UNGC’yi ilk imzalayan Koç Grubu adına Musfata Koç olmuş. Bugün Türkiye’den 330 şirket UNGC’nin imzalayıcısı konumunda ve bu sayı hızla artıyor. UNGC’yi 2000 yılında kuran Kell, 2015 yılındaki emekliliğine kadar girişimin direktörlüğünü üstlendi.
Kurumsal vatandaşlık ve kurumsal sürdürülebilirlik politikaları ve uygulamalarının geliştirilmesi, hayata geçirilmesi ve raporlanması için alanında öncü bir platform olan Global Compact’in yanı sıra, Kell’in kurduğu platformlar arasında, Sorumluluk Sahibi Yatırım İlkeleri (Principles for Responsible Investment - PRI); Eğitim alanında Sorumluluk Sahibi Yönetim Eğitimi İlkeleri (Principles for Responsible Management Education - PRME), ve Borsalar için Sürdürülebilir Borsalar Girişimi (Sustainable Stock Exchanges – SSE) bulunuyor.
2011 yılından bu yana her yıl Ethisphere Institute tarafından “İş Etiği Alanında En Etkili 100 Kişi” arasında gösterilen Kell şu anda çevresel, sosyal ve yönetimsel verilerini yatırım stratejileriyle bütünleştiren Anglo-Alman varlık yönetim firması Arabesque Partners’ın Başkan Yardımcılığını sürdürüyor. Georg Kell geçtiğimiz günlerde Tüsiad’ın davetlisi olarak Türkiye’deydi.
Kell ile Paris Zirvesi sonrasında yaşanacak değişimleri konuştuk. Kell, öncelikli olarak Paris Zirvesi sonrasında dört temel yol olduğuna dikkat çekiyor. Bunlar şöyle:
1. Şirketler bundan on sene öncesine kadar sürdürülebilirlik kavramından bile bahsetmezken, bugün stratejilerinin en önemli unsurunun bu olması gerektiğini anladılar.
2. Hükümetlerin de sürdürülebilirliği desteklemek için akıllı politikalar geliştirmeleri gerekiyor.
3. Bu süreçte gençler çok önemli bir rol oynayacak. “Generation S” yani “S Kuşağı” adı verilen bu nüfus, gerek yaşam sartları gerekse iş hayatınde çevre, toplum ve ekonomik gelişime daha bütüncül bir bakış açısı ile yaklaşıyor.
4. En önemli değişimlerden biri ise finans dünyasında gündeme gelecek. Toplum ve çevre konuları finansal süreçlere dahil olmaya başlıyor. Yatırımcılar, iklim değişikliğinin önemli bir tehdit olduğunu kavradılar. Dünya genelinde yapılan araştırmalar, sürdürülebilirliğe odaklanan şirketlerin daha başarılı olduğunu sayısal olarak ortaya koyuyor. Dolayısıyla yatırımcılara verilen mesaj net: Uzun vadeli değer yaratmak istiyorsan, sürdürülebilir projeler ve şirketler daha karlı. Geçtiğimiz dönemde etik nedenler çok etkileyici olmadı, bu nedenle işin ‘parasal’ tarafının da ortaya konması gerekiyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde sürdürülebilirlik, kantitatif yöntemle değerlendirilecek.
İş dünyası ve kamunun çıkarları kesişiyor
Küresel İlkeler Sözleşmesi ile, iş dünyasının daha önceden ilgilenmediği konularla ilgilenmeye başladığını söylüyor Kell. Bu konular insan hakları, çalışma koşulları, çevre, yolsuzlukla mücadele gibi konular. BM ve iş dünyasının bir araya gelmesinin zor olduğunu, fakat eski Genel Sekreter Kofi Annan’ın verdiği destekle bu zorluğun aşıldığını söyleyen Kell, “iş dünyası ve kamu sektörünün çıkarlarının kesiştiğini ortaya koyduk” diyor. Kell şu yorumları yapıyor:
“Birleşmiş Milletler senelerdir insan hakları, sosyal ve çevresel konularda önemli işlere imza attı. Biz de uluslararası anlaşmalar tarafından teoride kabul edilen ama uygulamada yetersiz kalan ilkeleri araştırdık. İnsan hakları, çalışma hakları, çevre ve yolsuzlukla mücadeleye yönelik uluslararası anlaşmalardan çıkan 10 temel ilke ortaya koyduk. Düşünce şuydu: Bu ilkeleri benimseyin, stratejik planlarınıza dahil edin ve operasyonlarınızla hayata geçirin.”
Artık kimse birşey saklayamaz
“İş dünyası karar vermek durumunda” yorumunu yapan Kell, “Şirketler çok fazla zarar verebilirler, dereleri kirletebilirler, ormanları yakabilirler. Ya da etik çerçeve içinde hareket edebilir ve sadece başarılı olan toplumlarda büyüyebileceklerini görebilirler. Bizim işimiz, şirketlerin kısa vadeli karlara odaklanmak yerine, uzun vadeli bakabilmelerini sağlamak” diyor. Kell şu bilgileri veriyor: “Piyasaların büyümesi, gelecek planlarının başarılı olması için, çevresel, sosyal ve idari konuların stratejik düşünce ve operasyon süreçlerine bütünsel bir şekilde dahil edilmesi gerekiyor. Bugün Küresel İlkeler Sözleşmesi dünya çapında bir hareket. 8 bin 500 şirket katılımcımızın yanı sıra, 4 bin civarında kar amacı gütmeyen kuruluş da üyelerimiz arasında. Aslında söz konusu olan iş dünyasında küçük bir devrim yapmak ve kısa vadeli bakış açısını uzun vadeli bakış açısına çevirmek. Üç temel gerçek var. Birincisi, artık kimse birşey saklayamaz. Bugüne kadar kısa vadeli kar amacıyla etik değerler dikkate alınmadı. Çocuk işçi çalıştırıldı, havayı kirletmek bedavaydı. Oysa artık, doğru davranmıyorsanız, bir şekilde yakalanıyorsunuz. Bundan sonra şeff alıktan geri dönüş yok. İkincisi, iş dünyası birbirine bağımlı. Küresel pazarlar büyümüyorsa, siz de büyüyemezsiniz. Ücüncü gerçek ise doğal kaynakların sınırlı olması. Bundan sonra herşeyin bir faturası olacak ve maddi sürdürülebilirliğe odaklananlar, başarılı olamayacak. “