Blockchain ile kişisel sağlık ve genetik verilerimizi koruma
Günümüzde birçoğumuz ister bir sağlık testi yaptıralım, ister kökenimizi merak edip araştırmaya koyulalım, fark etmeden ardımızda kalıcı bir iz bırakıyoruz: genetik kodlarımız.
Artık yalnızca kimlik bilgilerimiz ve adresimiz değil, tüm biyolojik bilgilerimiz, sağlık geçmişimiz dijital dünyada yer alıyor. Peki ya bu bilgiler gerçekten kimin elinde? Dijital çağda bu soruya yanıt vermek öyle kolay değil, çünkü bu bizi en çok tartışılan etik konularla karşı karşıya bırakıyor.
Bir düşünün: Sabah evden çıkmadan önce kullandığınız mobil sağlık uygulaması, adım sayınızdan kalp ritminize kadar birçok bilgiyi topluyor. Ya da birkaç yıl önce eğlenceli bulduğunuz için bir genetik test kitiyle tükürük örneğinizi gönderip atalarınızın yüzde kaçının Kuzey Avrupa’dan geldiğini öğrendiniz. Fakat o veriler şimdi nerede, kimde, hangi amaçla kullanılıyor? Dijital dünyada boşta gezen bu bilgilerin denetimi, güvenliği ve de kötü amaçlı kullanımın önüne geçilmesinde çözüm olarak karşımıza blockchain teknolojisi çıkıyor.
Blockchain, yani blokzincir, temelde verilerin dağıtık ve değiştirilemez bir şekilde saklandığı dijital bir kayıt defteridir. Kripto paralarla anılıyor olsa da sunduğu şeffaflık ve güvenlik sayesinde özellikle sağlık ve genetik verilerde devrim yaratabilecek bir potansiyele sahip.
Geleneksel sistemlerde genetik veriler merkezi veri tabanlarında saklanıyor, medyada yer alan haberlerden de gördüğümüz gibi bu verilere üçüncü şahısların izinsiz erişimi veya bu bilgilerin satışı mümkün. Oysa blockchain ile kişi, kendi genetik verilerinin gerçek sahibi haline gelebiliyor; verisini kimle, ne zaman ve hangi amaçla paylaşacağına kendisi karar veriyor.
Dinamik onay sistemleri
İşte bu noktada “dinamik onay sistemleri” ön plana çıkıyor. Örneğin bir hasta, kendi bilgilerini sadece belirli bir araştırma projesi süresince, sadece belirli bir araştırmacıyla paylaşmak istiyor. Blockchain, bu isteği kodlara dönüştürerek otomatikleştiriyor. Böylece verinin yalnızca izin verilen koşullarda kullanılması sağlanıyor. Bu işlem herkes tarafından doğrulanabilir ama kimse tarafından değiştirilemez hale geliyor. Bu da özellikle hassasiyet taşıyan genetik verilerde büyük bir güvence sunuyor.
Hayatımızdan bir örnekle somutlaştıralım: Diyelim ki bir birey, ailesinde görülen kalıtsal bir hastalığın riskini öğrenmek için genetik test yaptırıyor. Bu veriler KVKK kapsamında korunsa da, son yıllarda birçok sağlık kurumu siber saldırılarla veri sızıntısı yaşadı.
Genetik bilgiler, bu yolla dark web’de alınıp satılabilen değerli dijital varlıklara dönüşebiliyor. Oysa blockchain sistemlerinde veriler merkezi sunucular yerine dağıtık ve şifrelenmiş biçimde saklanıyor. Her erişim iz bırakıyor ve bu kayıtlar silinemiyor. Böylece birey, verisi üzerindeki denetimi tam anlamıyla elinde tutabiliyor.
Bireylerin veri haklarını koruma
Bu alanda dünya genelinde hayata geçirilmiş bazı dikkat çekici projeler de bulunuyor. Londra merkezli Genomes.io, bireylerin DNA verilerini “şifreli kasalarda” saklamasını sağlıyor ve bu verileri yalnızca kendi izinleriyle paylaşmalarına olanak tanıyor. Verilerini paylaşmayı kabul eden kullanıcılar, bunun karşılığında finansal faydalar da elde edebiliyor.
Bir başka örnek olan SAMchain projesi ise Yale Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından geliştirildi. Bu sistem, genetik verileri doğrudan blockchain üzerinde depolayarak güvenli ve izlenebilir bir yapı sunuyor. Her iki proje de hâlâ aktif olarak geliştiriliyor ve bireylerin verileri üzerindeki haklarını koruma yönünde önemli adımlar atıyor.
Sonuç olarak, genetik verilerimizi sadece biyolojik birer bilgi değil, aynı zamanda kişisel ve mahrem bir varlık olarak görmeliyiz. Gelecekte sağlığımızı şekillendirecek kadar kıymetli olan bu veriler, sahip olunması gereken bir hak olmaktan çok bir zorunluluk haline geliyor. Blockchain teknolojisi, bu hakkı bireye geri vermek için güçlü bir imkan sunuyor.
Önümüzdeki yıllarda sağlık sistemlerinin, bu teknolojiyi daha fazla benimsemesiyle birlikte “kendi verisinin efendisi” olan bireylerin sayısı da artacaktır. Blockchain sistemi yaygınlaşana kadar, banka kasamızdaki değerli eşyaları kimseye emanet etmediğimiz gibi, genetik bilgilerimizi de aynı özenle korumalıyız.