Blinken’in Çin ziyareti
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in Çin ziyareti uzun süredir herkesin beklediği bir ziyaretti. Bu ziyaret sadece Amerika açısından değil, aynı zamanda dünyanın birçok ülkesi açısından da ekonominin geleceği ve iki ülke arasında çıkması muhtemel potansiyel gerginliklerden dolayı önemliydi.
Öncelikle ziyaretin resmi ve iki ülke ilişkilerini çokta germeyen kısımlarına değinelim. Birincisi, küresel çevre krizi üzerine fikir alışverişinde bulunuldu.
İkincisi global ekonomi ile alakalı dünya ekonomik sisteminin lojistik ve tedarik zinciri yollarının daha hızlandırılması ile ilgili zaten uzun süredir bürokratlar arasında yapılan görüşmelerin detayları konuşuldu. İki ülkenin bölgesel barış için ortak çalışma imkanları ele alındı. Bunlar ortamı germeyen başlıklar ve neredeyse herkesin detaylar hariç mutabık olduğu konular.
Gelelim işin daha meşakkatli ve çetrefilli kısmına; ortada ciddi bir gerginlik oluşturan fentanyl adındaki ilacın ve hammaddesinin farklı yollarla Latin Amerika’ya yollanması ve buradan da uyuşturucu olarak Amerika’ya gelmesi uzun zamandır Amerika’nın ulusal güvenlik meselesi.
Amerikan tarafı bu ilacın ve hammaddesinin denetimsiz bir şekilde Latin Amerika’ya gönderilmesinden şikayetçi. Bu husus iki taraf arasında gündeme çok gelmese de orta vadeli gerginlik yaratan bir husus. İkinci mesele şüphesiz ki Çin’in, Ukrayna Savaşı esnasında Rusya ile olan ilişkileri. Amerika’nın bu noktada talepleriyle Çin’in yapabilecekleri hiçbir zaman örtüşmüyor, dolayısıyla gerginlik yaratan ve yaratmaya devam edecek konulardan yine önemli bir tanesi.
Herkesin dilinden düşürmediği, Çin’in Amerika’ya karşı son dönemlerde arttırdığı istihbarat faaliyetleri aslında sadece istihbarat savaşı değil, uzun süredir süregelen bir teknoloji savaşı. Bu istihbarat çalışmaları, son dönemde yaşadığımız balon olayı ve Küba Devleti’ndeki Çin’in istihbarat hamleleri Amerika Birleşik Devletleri’ni ciddi anlamda rahatsız etmeye başladı.
Bu konuyu sadece bir istihbarat savaşı olarak değil, ciddi bir teknoloji mücadelesi olarak ele almak lazım. Tabii ki bütün bunları konuşurken dönüp dolaşıp geldiğimiz en önemli gerginlik noktası, şüphesiz ki dünya çip üretiminde çok ciddi bir üretim yüzdesine sahip olan Tayvan’ın Çin tarafından uğradığı baskıya.
Çin açısından bu hadise sadece bir çip üretim merkezini kontrol altına alma meselesi değil. Çin Tayvan gerginliğini, yıllar önce Mao Zedong kontrolüne geçmiş olan Çin’in, Tayvan adasına kaçmış ve oradan bütün Çin’in resmi yönetiminin başında olduğunu iddia eden Çan Kay Şek dönemine kadar dayandırmak gerekiyor.
Çünkü Çin için bu mesele iç savaşın son kırıntısını ortadan kaldırılma ve bütünlüğün sağlanması. Dolayısıyla Çin, Tayvan’ı bölgesel bir mevzu, dönemsel bir kriz ya da iki farklı ülke arasındaki bir gerginlik olarak görmüyor. Çin, Tayvan meselesinin tam anlamıyla iç meselesi olarak değerlendiriyor. Amerika için ise, çip üretimi merkezli ekonomik bir konu.
Sadece bu da değil tabii ki. Amerika için Tayvan’ın kaybedilmesi, Japonya’nın, Güney Kore’nin, adalar zincirinin hatta pasifiğin güvenliğinde oluşacak bir riskin başlangıç noktası demek. Kısacası Tayvan’ın, Çin tarafından ilhakı ya da buna benzer başka senaryoların oluşumu Amerika için Pandora’nın Kutusu’nun açılması anlamına geliyor.
Asıl mesele bu olmakla beraber, bir de Amerikan vatandaşlarının Çin’de alıkoyulması ve hapiste tutulması meselesi de gündemdeki önemli konulardan biri. Bütün bu farklılıklara gerginliklere ve iki ülke arasındaki tansiyonu yüksek ilişkilere rağmen bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Çin ve Amerika hem üretim hem tüketim noktasında birbirine göbekten bağlı iki pazar.
Trump döneminde uygulanan ekonomik yaptırımlar ve kotalara rağmen yavaş yavaş ticaret hacmi eski rakamlarını yakalamaya doğru ilerliyor. Hep kullanılan bir tabir var, “Amerika ile Çin arasındaki ticaret savaşları” savaş demek iki güçten birinin diğerini ortadan kaldırması demek, en azından karşı tarafı yok etme hedefiyle yola çıkmak demek.
Bugün Amerikan ekonomisinde yaşanacak bir çöküş ya da gerileme Çin’i, Çin ekonomisinde yaşanacak bir çöküş ya da gerileme Amerika Birleşik Devletleri’ni kökten etkiler. Bu yüzden aradaki bu süreci, bir savaştan ziyade iki ülke arasındaki ticaret hacminde daha büyük payı alabilme mücadelesi olarak görmek daha doğru.
İşte tam da bu noktada Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı’nın ziyareti bize bütün gerginliklere rağmen her türlü politik siyasi ekonomik askeri ya da stratejik gerginlik potansiyeline rağmen yine de kanalların sonuna kadar açık olduğunu iki ülkenin de ortak ve temel bazı kazanımlarından feragat etmek istemediklerinin aleni göstergesidir.