Bizimkisi bir rezerv hikayesi değil
Küresel risk iştahı güçlü seyretmeye devam ediyor. ABD ve Çin borsaları beklentilerden güçlü ekonomi veriler ve azalan ticaret savaşı riskiyle yükseliyor. Avrupa borsaları ekonomide sert iniş tehdidinin azalmasını satın alıyor.
Doların güçlenmeye başlaması ve petrol fiyatlarındaki artış bu hikayeyi kısmen bozuyor. Arjantin, Güney Afrika, Türkiye gibi ülkelerin para birimleri satıcılı bir seyir izliyor. Buna rağmen küresel konjonktürün halen gelişmekte olan piyasaları desteklediğini söyleyebiliriz.
Türkiye gibi yüksek betalı bir piyasanın normal şartlar altında mevcut küresel konjonktürde en çok yükselenler arasında olması gerekirdi. Ancak son dönemdeki piyasa performansı bunun tam tersine işaret ediyor.
Ekonominin daraldığı, işsizliğin arttığı, enflasyonun yükseldiği bir ortamda yapılan yerel seçimler yanlış ekonomi politikası uygulanması riskini artırarak ve siyasi gerginliği artırarak son üç ayda Türkiye varlıklarını baskıladı.
Seçimler tamamlanalı üç hafta olmasına rağmen İstanbul’da itiraz sürecinin halen devam etmesi politikayı geride bırakıp ekonomiye odaklanılmasını zorlaştırıyor.
Financial Times gazetesinin Merkez Bankası’nın net rezervlerinin bankalarla swap işlemleri dolayısıyla gerçekte olduğundan 12 milyar daha fazla göründüğü iddiası geçen hafta Türkiye varlıkları üzerindeki satış baskısını artıran diğer bir gelişmeydi.
Bizim yaptığımız hesaplamalar Merkez Bankası’nın açıkladığı IMF tanımlı net döviz rezervi rakamının bankalarla yapılan swap işlemlerinden etkilenmediğine işaret ediyor. Bu anlamda Financial Times tarafından yapılan hesaplamayı doğru bulmuyoruz.
Ancak bizi rahatsız eden iki temel gelişme var: (i) Böylesine önemli bir suçlama karşısında Merkez Bankası’nın sessiz kalması; (ii) Son dönemde rezervlerdeki azalmanın Hazine’nin dış borç ödemeleri ve Botaş’ın enerji ithalatı ile açıklanamaması.
Lafı çok uzattık toparlayalım. Küresel risk iştahının güçlü olmasına rağmen Türkiye varlıklarının değer kaybetmesini tehlikeli bir gelişme olarak görüyoruz. Türkiye’nin ivedilikle kısır siyasi tartışmaları bırakıp, ekonomiyi siyasetin önüne koyması gerekiyor.
Aksi takdirde küresel risk iştahının bozulduğu dönemde altından kalkamayacağımız bir fatura ile karşılaşabiliriz.