Bizim usul girişimcilik
Hem bu konularda yazan çizen birisi olarak hem de çok eskiden beri girişimcilik ekosisteminin içinde biri olarak bir analiz yapmak şart oldu. Geçtiğimiz günlerde ilginç bir melek yatırımcı prototipi çizmiştim sosyal medyada.
Çok geribildirim aldım o paylaşıma. “Parası olmayan yatırımcılar” ve “Yatırımcısından zengin girişimciler”.Normalde olması gereken şudur.
Yatırımcı parasını kazanmış, servetini elde etmiş, işini gücünü de rayına koymuş ve hem yeni girişimcilerin önünü açmak hem de “the next big thing” yani yeni büyük şeyi yakalayabilmek için yatırımlar yapmaya başlar. Türkiye’de üç tür yatırımcı var.
-Parasını kendi kazanmış yatırımcılar: Bu yatırımcılar aslında, özünde girişimciler. Kafa yapıları girişimci yapısı. YemekSepeti kurucusu Nevzat Aydın, GittiGidiyor kurucuları gibi. İdeal bir yatırımcı profili zira girişimcinin dertlerini bilen insanlar. Bu profildeki yatırımcıların dezavantajları ise kendileri de özünde girişimci olduklarından girişimciyi kendileriyle kıyaslama, hatalarını doğal olarak önceden fark ettikleri için sık sık “O öyle olmaz” demeleri.
-Parası olmayan yatırımcılar: İnanılmaz gelebilir ama var böyle bir profil. Parası yok ya da parası kendi işini döndürüyor ama o yine de fırsatlardan geri kalmak istemiyor ya da yatırımcı profilinin prestijinden yararlanmak istiyor.
Ya da bir zamanlar popüler bir iş insanıyken o büyüklüğü koruyamamış, ismi var, itibarı var ama görünenin altı boş, o yüzden girişimcilerin çok rağbet ettiği isimler fakat yatırım almak, almamaktan daha zararlı. Bu profil çoğunlukla networkünün gücüne güveniyor paradan ziyade. Aracılıktan kazanırım diye düşünüyor ve kazanıyor da. Bu arada da olan girişimcinin hisselerine oluyor.
-Beyaz yakalı yatırımcılar: İlk dönemde kendisi bizzat yatırımlarını yapan yatırımcılar zamanla işlerini kurumsallaştırdı. Zamanın kıymetinin farkına varıp profesyonel ekipler kurdu.
Çoğu değerleme uzmanı, eski bankacı ya da iyi okullardan mezun parlak gençler. Böylece araya bir karakter daha girmiş oldu, girişimci, yatırımcı ve arada bir beyaz yakalı. Girişimci desen değil, sermayenin sahibi desen değil.
Eğer arada iyi bir köprü olabilirse muhteşem, ama olamazsa bir yerden sonra kendini yatırımcının yerine koymaya başlarsa arada çatırdamalar başlıyor. Diğer yandan bir de yatırım almak için girişimcilik diye de bir akım var.
Daha ilk günden sabah-akşam etkinliklerde, startup yarışmalarında ödül peşinde, PR’a, reklama ürünün kendisinden çok daha fazla yatırım yapan genç girişimciler. Sosyal medyada çok ön planda, her gün bir youtube kanalında. Bir yere kadar ürünü, şirketi ön plana çıkarma niyetiyle gidilse de belirsiz bir çizgiden sonra konu kişisel PR’a dönüşüyor. Yatırım ana amaç asla olmamalı.
Değerleme asla temel hedef olmamalı. Değer üretmedikten sonra değerinizi milyar dolarlara çıkarmanın faydası yok. Sanal rakamlar adeta bir uyuşturucu gibi genç girişimcileri büyülüyor. Bir de bakıyorsunuz ortada rakam yok ama yatırım haberleri var. “100 milyon dolar değerlemeyle %0.001’i satıldı”.
Hesaplamaya uğraşmayın, ben söyleyeyim, 100 bin dolar yatırım aldı demek oluyor bu haber. Yatırım haberleri zaten bambaşka bir dünya. Geçtiğimiz günlerde Tencent yerli oyun şirketi Dream Games'i 4.5 milyar dolar karşılığında satın aldı iddiaları çok konuşuldu ve saatler içinde tüm medyada yer buldu. Sonra şirket tarafından yalanlansa da önemli bir reklam yapmış oldular. Bir yerden sonra konu “Yapalım/yaptıralım haberi, kim ne diyecek ki?”’ye dönüşüyor ve bu çok tehlikeli.
Gerçek başarı hikayelerini okuduğunda da “yalandır” deyip geçecek kamuoyu. Gençler arasında da çalışan bir şirket kurmak, para kazanmak, istihdam yaratmak, değer yaratmak, marka çıkarmak gibi kavramlar yerine start-up kurmak, sahnelerde yer almak, etkinliklerde boy göstermek, yatırım almak ve röportajlar vermek popüler hale gelmeye başladı. Araçlar amaç haline geldi, amaçlar unutuldu.