Bizim en önemli markamız; Barış...

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

 

 

Sırasıyla Amedi, Amed, Kara amed, Diyar-ı Bekr, Diyarbekir adlarıyla anılan, tarih boyunca bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, binlerce yıl Türk, Kürt, Zaza, Ermeni, Süryani, Yahudi, Arap halklarıyla içiçe yaşamış, 5.5 km'lik kenti kucaklayan surların medreselerin, camilerin ve kiliselerin konuşlandığı hoşgörünün, kardeşliğin ve barışın yaşandığı bir kente, Diyarbakır'a bir ay sonra tekrar gittim.. 
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nın (DTSO) KOSGEB işbirliğiyle yürütmekte olduğu "Yerel Markaların Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında, proje tanıtım seminerinin konuşmacıları arasındaydım.
Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan firmaların markalaşmasını amaçlayan proje ile kentte markalaşma bilincinin gelişitirilerek firmalar arasında yaygınlaştırılması amaçlanmakta. 
Projeyi sunan DTSO Genel Sekreteri Mehmet Aslan, KOSGEB ve DTSO işbirliğinde yürütülecek 150 bin liralık bütçeye sahip olan projede öncelikle 50 firmaya marka ihtiyaç analizi yapılacağını, ardından bunların arasından 10 firmayla ilgili kapsamlı-stratejik markalaşma projelerinin yürütüleceği bilgisini verdi.
Mehmet Aslan ile KOSGEB Hizmet Merkezi Müdürü Mehmet Fidan buradan mutlaka bir dünya markası çıkaracağız hedefi ile projenin başarılı olması için inanılmaz çaba gösteriyorlar.
Projeye TOSYÖV'ün veTürk Patant Enstitüsü'nün (TPE) destek vermesi dünya markası hedefinin gerçekleştirilmesi bağlamında çok önemli bir destek.
Açılışta konuşan DTSO Başkanı Remzi Can; "Binlerce yıllık tarihiyle, topraklarında misafir ettiği 33 medeniyetiyle, beş bin yıldır ayakta duran surlarıyla, Diyarbakır bir markadır. 
Hem de eşi, benzeri olmayan bir markadır.
30 yıl süren çatışmaların ardından Diyarbakır'da umutlar yeniden yeşermeye başlamıştır. 
21 Mart Nevroz Bayramı'ndan sonra yükselen barış umutları kaybettiğimiz umutları bizlere yeniden kazandırmaktadır.
Yatırımcılarımızın kendi markalarını yaratması için ihtiyaç duydukları en önemli şey çatışmasız bir ortamdır.
Barış üretime yol açar, üretim ise markaları yaratır. 
Kendini güvende hissetmeyen markalar yatırım yapamaz.
Yatırımcı barışı sever, huzuru sever, parayı ve ekonomiyi sever.
Bu süreç geliştiği müddetçe bölgenin önü açıktır, bölge 3 ile 5 yıl içerisinde şaha kalkacaktır. 
Türkiye 2023'leri değil, 2018'de ekonomisine kavuşacaktır. Özellikle bu süreçte ürkek olan yatırımcımız, kendi firmalarımız bu süreçte daha aktif olacaktır. 
Önleri açılan firmalar ciddi bir şekilde markalaşacaklardır.
Son 30 yıldır yaşanan olayların, Diyarbakır'ı sürekli gündemde tuttuğunu, bugün Diyarbakır'ın sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en çok bilinen şehri olduğunu ifade eden Can, tarihi kültürel yapısıyla kentin eşi benzeri olmayan bir marka değer olduğunu dile getirerek konuşmasını
 Bizim için en önemli marka; barıştır." Sözleriyle sonlandırdı. 
Yemek sırasında yaptığımız sohbette ise "29 Mart'ta DTSO'nun evsahipliğinde, Diyarbakır TÜYAP'ta gerçekleştirilecek "Ortadoğu Ahşap İşleme Makineleri ve Mobilya Yan Sanayi Fuarı"na 12 ülkeden 130 firma katılacağı teyidini verdi 50 firma ise ilk kez Diyarbakır'a gelmiş olacak .
11 Nisan'da açılacak inşaat-yapı malzemeleri fuarına tam anlamıyla talep patlaması var, 30'un üzerideki ülkeden ve yurt içinden 250'yi aşkın firmanın katılım başvurusu var,
Erbil ve Süleymaniye 'ye uçak seferlerinin başlatılması için Anadolu Jet Genel Müdürü ile görüşmeleri başlattık" sözleri heyacan vericiydi.
İki gün kaldığım kentte gerek toplantıya katılan iş insanları, gerekse kenti gezerken bazı yurttaşlarımızla yaptığım sohbette edindiğim bilgi ve izlenimleri de Sizinle paylaşmak isterim. 
Kentte genel olarak herkes barıştan yana, iyimserlik hakim.
Bu sürecin başarıyla sürdürülmesi ve sonlandırılması herkesin ortak dileği.
Bir başka dilekte barışı sağlarken sadece Diyarbakırda 400'ün üzerinde şehit var, şehit yakınlarını ve gazileri bu süreçte incitilmemeli..
Kenti bize gezdiren ulaşım görevlisi araçların camlarını silerek para kazanma çabasında olan 12-15 yaşları arasındaki çocukları göstererek bunlar geçmişte taş atan çocuklardı şimdi ekmek kavgası veriyorlar dedi.
Sokaktaki insanlarımızın da barışa ne denli hasret kaldıkları konuşurken yüz ifadeleriyle ortaya çıkıyordu.
Yıllar sonra da olsa hoşgörünün, kardeşliğin ve barışın yaşandığı kentte bunları yeniden duymak, görmek gerçekten müthiş bir duygu.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar