Bize yerli para lazım
Son 15 günde otomotivin gündemi yerli babayiğitlerden, ışık hızında cam filmine döndü. Oysa her ikisi de ülkemizin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında bence biraz suniydi. Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu ortama ait bazı verileri vereyim, sonra yazıyı toplarız. Hemen belirteyim, vereceğim rakamlar yuvarlanmış, hesabı kolay olsun diye yaklaşık olarak yazılmıştır. Son zamlarının ardından motorin ve benzin 5 lirayı aştı, 6’ya yelken açtı. Asgari ücretle çalışanın aylık emeği ancak 300 litre mazota yetiyor. 100 kilometrede 8 litre yakan bir araç baz alınırsa, bizim asgari ücretlimiz, bir ayda ancak 3750 Km yol yapabilir. O da trafikte takılmazsa. AB vatandaşlarında bu rakam yaklaşık 1000 litre…
Bugün küçük sınıfta bir otomobil almaya kalksanız, 80-90 bin lira isteniyor. Yani bir asgari ücretli maaşına otomatik ödeme talimatı verse ve parayı doğrudan araç kredisine yatırsa faizleri saymazsak ancak 5 yılda aldığı otomobilin bedelini ödeyebilir. Trafiğe çıkarmak için zorunlu olan sigortaları ve arabaya koyacak benzini nasıl bulacağı da ayrı bir soru. Hepimiz fakirleştik. Hükümetin bile “Bu kadar beklemediğini” açıkladığı çift haneli enfl asyon bizi fakirleştirdi. Enfl asyonun ardındaki en önemli nedeni ise döviz kuru olarak liste başı yapabiliriz. Yaklaşık 25 bin satan bir markanın satış müdürüyle yediğimiz yemekte şu yorumu yaptı; “İnsanlar euro 4.5 oldu deyip geçiyor. Ama 4.50’den 4.51’e çıktığında bizim için 1 milyon TL’yi ifade ediyor.”
Enflasyon aldı başını gidiyor, kurlar uçuyor, cari açık artıyor… Vazgeçilen ilk yerli otomobile yatırılan 40 milyon euro, bugün Türkiye’nin en büyük otomotiv firmalarından bir tanesi olan, grup satışları 150 bine dayanmış bir şirketin açıkladığı yıllık net kâr kadar.
Liste böyle uzar gider… Cam filmi, aracın içinin görünmesini engelliyormuş. Yaklaşan fırtınanın görülmesini ne engelliyor acaba…