Bize bir şey olmaz (mı?)

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

EKO ANALİZ / Alaattin Aktaş [email protected] Önceki hafta sonu Bodrum'da bir konferansa katıldım. Ankara'dan Bodrum'a uçtum, Bodrum'dan da İstanbul aktarmalı olarak Ankara'ya. Yirmi dört saatte üç uçuş, üç havaalanı ve üç güvenlik uygulamasına tanık oldum. Türkiye'deki havaalanları, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü'nün sorumluluğunda. Her ülke kendi havaalanlarındaki güvenlik önlemleri için farklı uygulamalara gitme, daha sıkı ve farklı önlemler alma hakkına sahip elbette. Ancak, Türkiye'de aynı kurumun kontrolündeki havaalanları için farklı uygulamalardan söz edilebilir mi? Ankara Esenboğa Havalimanı... Yolcular, her havaalanında olduğu gibi, havaalanına girişte ve uçağa binmek üzere güvenlik kontrolünden geçerken bagajlarını ve üzerlerindeki metal içerecek saat, cep telefonu ve kemer gibi eşyalarını x-ray cihazından geçiriyorlar. Önlemler sıkı; kapı dedektöründen geçerken sinyal verenler polisler tarafından sıkı bir aramadan geçiriliyor. Hatta bir bayan, polislerin aramada ikna olmaması üzerine ayakkabısı çıkarttırılarak yeniden geçiriliyor dedektörden. Ancak, diz üstü bilgisayarlar yalnızca x-ray cihazından geçiriliyor, güvenlik görevlileri bununla yetiniyor. Oysa mevzuat, diz üstü bilgisayarların güvenlik görevlilerinin önünde çalıştırılması gerektiğini söylüyor. Bilgisayar çalıştırılacak ve içinde başka bir şey olmadığı anlaşılacak. Milas Bodrum Havaalanı... Güvenlik kontrolü noktasında tüm havaalanlarındaki gibi x-ray cihazı devrede. Kapı dedektörünün sinyal vermesine yol açan erkeklerin üstü, polis tarafından aranıyor. Yalnızca erkekler kontrolden geçiriliyor. Kadınlar ise, kapı dedektörü sinyal verse bile polislerin hiçbir müdahalesi olmadan güvenlik kontrolünü geçip uçağa binebiliyor. Kadınlar neden mi böyle bir "imtiyaza" sahip, çünkü güvenlik noktasında kadın polis yok. İnanılmaz ama, gerçek bu; kadınlar, kadın polis olmadığı için aranamıyor. Erkek polisler, dedektörün uyarı vermesine yol açan kadınların "zararsız olduğuna", üstünü arayamadıkları için, "gözlerine bakarak" karar verip güvenlikten geçiriyorlar. Atatürk Havalimanı... Çok gösterişli bir havaalanı yapıyor, ancak transit yolculara, hangi yolu izleyeceklerine ilişkin işaretleri değiştirmek suretiyle, havalimanında mekik dokutuyoruz. Bu koşuşturmada saat ve kemer gibi her yerde çıkarılan eşyaları çıkarmayı unutarak güvenlik kontrolüne giriyor ve rahatlıkla geçiyorum. Ama, Atatürk Havalimanı'nda diz üstü bilgisayarımın çalıştırılması isteniyor. Bunu nazikçe isteyen güvenlik görevlisi, "Madem bilgisayarınızı açtınız, vaktiniz varsa internete de bağlanabilirsiniz" diyerek espri yapmaktan da geri durmuyor. İşte üç havaalanı ve üç uygulama. Tam şark usulü denir ya, öyle. Üçünde de bir takım eksiklikler var, ama Bodrum'daki görülmüş şey değil. Kadın polis eksikliği elbette süreklilik arz etmiyordur, o güne (15 Mart) ve akşam üstü saatlerine denk gelmiştir; ama hangi uçuşu böylesine önemsememe hakkımız olabilir ki. O gün, o saatte hangi nedenleyse bilemiyoruz kadın polis yoktu ve o uçuşta herhangi bir sorun yaşansaydı, ne olurdu? Genlerimize işlemiş şu kadercilik adeta. "Bir kereden bir şey olmaz" ya da "Bize bir şey olmaz", bunları duyuyoruz sürekli. Birey olarak kaderciyiz; binde, milyonda bir olasılığı olan bir durumun başımıza geleceğini hiç düşünmüyoruz; ama o durum başımıza geldiğinde yüzde 100 oluyor ve zaten bir kere geliyor. Ülke olarak, ülkeyi yönetenler olarak çok mu farklıyız sanki... Baksanıza tüm dünyayı etkisi altına alan global dalgalanma karşısındaki tutumumuza. Son dönemde biraz olsun gerçeği görmüş gibiysek de halen temel görüşümüz, "Ekonomimiz çok sağlam ve bize bir şey olmaz" noktasında yoğunlaşıyor. Hatta bu dalgalanmada Türkiye'nin en sağlam liman olduğunu söyleyenler bile çıkıyor. İlla başımızın derde girmesini bekler gibiyiz. Bir sorun yaşamazsak, "Bakın, bir şey olmayacağı belliydi" diyerek sıyrılacağız; sorundan kurtulamazsak, o zaman da "Bu dünyanın her yerinde oluyor" gibi bir gerekçe bulacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar