Bizde bu ense olduktan sonra

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Hikayeyi baştan sona anlatmaya gerek yok; çünkü sanırız bu hikayeyi bilmeyen yok… Hazine'nin borçlarını çevirmesi için neredeyse her ay ödediği kadar borçlanmaya ihtiyacı olduğu ve bizdeki faiz Batı ülkeleriyle kıyaslanmayacak ölçüde yüksek düzeyde bulunduğu sürece, yani bu ense birilerine çok ama çok cazip göründüğü sürece dışarıdan oluk oluk döviz gelmeye devam eder, ediyor da…

Mart ayında cari açıktan daha fazla döviz girişi olmuştu. Aynı durum nisanda da yaşandı. Nisanda 7.7 milyar dolarlık cari açık verildi, buna karşılık finans hesabından 9.2 milyar dolarlık döviz girişi gerçekleşti. Mart ve nisandaki bu hızlı döviz girişi, dört ayın toplamında da finansman kaleminin cari açığın üstüne çıkmasını sağladı. Aynı durum, geçen yılın ilk dört ayında da gerçekleşmişti.

Nisan ayındaki 9.2 milyar dolarlık girişin 4.8 milyarı, ilk dört aydaki 31.6 milyarlık girişin de 14.7 milyarı borç senetlerine yapılan yatırımlardan oluştu. Yabancı yatırımcı borç senetleri için yoğun bir şekilde para getirmeye devam etti.

Artan kurun cazibesi

Peki yabancının Türkiye'ye ilgisi neden böyle bir artış gösteriyor dersiniz? Yurtdışı ile Türkiye arasındaki faiz makası borç senetlerinin cazibesini korumasını sağlıyor, tamam… Ama başka bir etken daha var. Hani, "alırken kazanmak" denir ya, şimdi biraz da dövizi getirip TL'ye dönerken kazanmak ve kur riskini olabildiğince azaltmak amacı söz konusu.

Siz Türkiye'de portföy yatırımı yapmak isteyen bir yabancı olsanız, dövizinizi Türk Lirası'na dönüştürdüğünüzde elinizdeki paranın TL'ye karşı güçlü olmasını istersiniz değil mi… Getirdiğiniz 1 dolar karşılığında 1.5 TL almak yerine, 1.6 TL almayı tercih edersiniz kuşkusuz. İşte son dönemde pek farkında olmasak da böyle bir durum yaşanıyor.

Bu yılın ilk dört ayı ile önceki dört ayın, yani 2010 yılının eylül-aralık döneminin ortalamasına bakalım. Geçen yılın son dört ayının ortalamasında aylık dolar kuru 1.4625 düzeyinde bulunuyordu. Ortalama kur, bu yılın ilk dört ayında 1.5567'ye çıktı, yani yüzde 6.4 arttı. Aynı eğilimi euroda da gözlendi, hem de daha yüksek bir artış oranıyla. Önceki dört ayda ortalama 1.9690 olan euro, bu yılın ilk dört ayının ortalamasında 2.1558'e çıkarken yüzde 9.5 artış gösterdi. Dolayısıyla bu yılın ilk dört ayı, Türkiye'ye gelmek ve portföy yatırımı yapmak için önceki dört aya göre çok daha uygun koşullar sunuyor.

Portföy yatırımı yapan bir yabancının üstlendiği en büyük risk TL'nin hızla değer yitirmesi olduğuna ve TL de bu dönemde görece düşük değerde bulunduğuna göre, kur riski en aza iniyor demektir.

İşte kafa karışıklığı ve ne yapacağını bilememe bu aşamada başlıyor. Kur yukarı gitse, bu durum Türkiye'ye yeni girişleri tetikliyor, cezbediyor. Yüksek kurdan girişler artıyor. Bu durum, dövizdeki arz-talep dengesini bozunca bu kez TL değerlenmeye başlıyor. Bu da yabancı için çıkış açısından çok cazip bir ortam doğuruyor. Dolar için 1.60'tan gelen bir yabancı, hem neredeyse Dünya'nın en iyi faizini elde ediyor, hem de çıkarken örneğin 1.50'den, 1.40'tan çıkarak bir de kur avantajı sağlıyor.

Bu kısır döngüyü kırmak siyasi otoritenin alacağı kararlara bağlı. Bürokratik kademelerin, Merkez Bankası'nın ya da Hazine'nin yapabilecekleri çok ama çok sınırlı. Yani şimdi gözler, hükümette…

Yabancıların DİBS payı

Bu arada, yabancıların devlet iç borçlanma senetlerindeki payı nisan sonunda yüzde 42 ile rekor düzeye çıktı. Yabancıların payı mayısta değişmedi ve yine yüzde 42 oldu.

Yabancı yatırımcının devlet iç borçlanma senetlerindeki payı geçen yıl mayıs, haziran ve temmuz aylarında yüzde 32, ağustosta yüzde 35, eylülde yüzde 34, ekimde yine yüzde 35, kasımda ve aralıkta yüzde 37, bu yıl ocakta yüzde 38, şubatta yüzde 39, martta yüzde 40 düzeyinde gerçekleşti. Pay, biraz önce de belirttik; nisan ve mayısta ise yüzde 42 ile rekor kırdı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar