Biz mi araba kullanıyoruz arabalar mı bizi kullanıyor?
Türkiye’de uzun yıllar görev yapan yabancı birinin gözlemiydi. Kim olduğunu unuttum, şöyle demişti:
“Bir Türk yaya olarak karşılaştığınızda size yol vermek için her şeyi yapar, ama aynı kişi arabaya binince bu kez yol vermemek için tüm çabayı gösterir.”
Bir düşünün, ne kadar doğru bir gözlem değil mi...
Yolda yürürken ya da bir kapı ağzında biriyle burun buruna gelsek, hele hele karşımızdaki bizden büyükse ona öncelik tanımak için her şeyi yaparız.
“Önce siz buyurun, lütfen...” Hem yana çekilir yol veririz, hem elimizle bu davranışımızı pekiştirecek hareketler yaparız.
İyi güzel de, özümüz böyleyken bir otomobile binince neden değişiriz? Niye yok olur o nazik insanlar ve yerlerine birer canavar geçer.
Ne kural dinlenir artık, ne mantık devrededir. İstisnaları vardır elbette, neyse ki herkes böyle değildir ama bu şekilde davranan da çoktur.
Yayayken kuzu, direksiyona geçince kurt olan insanlar az mıdır, bir bakın çevrenize. En kestirmeden gidin, aynaya bakıp doğruyu söyleyin.
Yoksa sorunumuz giderek güçlenen otomobillere teslim olmak ve onların gücünü, zekasını kötüye kullanmak mı? Adeta kükreyerek aracı bir anda hızlandıran motorlara, otomobilleri saran elektronik donanımlara esir mi olduk yoksa?
Güç mü, müthiş. Anında hızlanma mı, olağanüstü. Fren sistemi mi, güven verici. Kendi kendine fren yapma mı, inanılmaz...
Biz bunların kölesi olduk da haberimiz mi yok? Şu durumda hadi cevap verelim, bu araçları biz mi kullanıyoruz, yoksa artık araçlar bizi esir aldı ve onlar mı bizi kullanıyor?
KPSS sınavı!
Kamu personeli seçme sınavı geçen hafta yapıldı. Bu tür sınavların klasik hale gelen haber formatı vardır:
“Gençler sınavda, aileleri dışarıda ter döktü” gibi, “Sorular zordu, değildi” gibi. Ve yine klasiktir, sınava yetişmek için nefes nefese koşanlar, daha da kötüsü sınava yetişemeyip kapıda dövünenler.
Bu konuları haber yapan “büyük” televizyonlarımızdan birinde şu ifadenin kullanıldığına tanık olduk:
“KPSS sınavı!” Yani, “kamu personeli seçme sınavı sınavı”.
Sevsinler sizin Türkçenizi!
Gerçi bu tür kısaltmalarda tek yanlışımız bir tek KPSS değil ki...
GAP Projesi, EVDS sistemi, ÖİB Başkanlığı, YGS sınavı, LYS sınavı...
Ve tabii ki "FETÖ Terör Örgütü". Söylesenize FETÖ neyin kısaltması; Fetullahçı Terör Örgütü’nün değil mi. Şu durumda FETÖ Terör Örgütü deyince ne demiş oluyoruz:
“Fetullahçı Terör Örgütü Terör Örgütü!”
Sınav yerine bir baksanız
İster kamu personeli seçme sınavında (KPSS), ister yüksek öğretime giriş sınavında (YGS) ve lisans yerleştirme sınavında (LYS) olsun değişmeyen görüntüler yansır ekranlara. Bazı adaylar sınava geç kalmışlardır. Hele hele son birkaç yıldır salon kapılarının sınav saatinden 15 dakika önce kapanacağı gerçeği ise bazı adaylar tarafından nedense hep unutulur.
Üniversite sınavı da, kamuda iş bulmak için yapılan sınav da genç insanlar için çok hayati sayılır. Bu sınavlarda başarılı olup olmamak en azından bir yıllık bir zamanın kazanılması ya da kaybedilmesi demektir.
Ama gelin görün ki bu gencecik insanların bir kısmı sınav yerlerine birkaç gün önceden gidip bakmaya bile gerek görmezler. Evlerinden sınav yerine ne kadar zamanda gidebileceklerini hesaplamazlar. Bu yüzden de ya sınava geç kalırlar ya da sınav salonunun orası olmadığını o gün sabah öğrenirler.
Aslında bu durumdaki gençler bir yıl kaybetmeyi zaten hak edenlerdir. Sınav öncesi bile böylesine özensiz biri ne okulda başarılı olur, ne iş hayatında. En büyük ders de zaten bu bir yıllık kayıpla alınmıştır.
Bu ülke cennet cennet!
Eğer demokrasiyi vatandaşın sınırsız özgürlüğü gibi algılarsak diyebiliriz ki dünyanın en demokratik ülkelerinin başında geliyoruz. Çünkü...
Silah edinmek ve “Bana yan baktı” diye, “Benden boşanmak istiyor” diye, “Trafikte bana yol vermedi” diye birini kurşun yağmuruna tutmak serbest. Bu silahlar nasıl böylesine kolay ediniliyor, buna kafa yoracak, buna dur diyecek bir Allahın kulu yetkili de yok.
Nehirlere kimyasal atık salmak, olmadık yerlere gece vakti zehirli variller bırakmak, yani doğayı kirletmek serbest.
Trafikte kural tanımamak; hız sınırını aşmak, sollama yasağını ihlal etmek, şehir içinde ters yöne girmek serbest.
Evleniyoruz dart dart dart, çocuğum sünnet oluyor dart dart dart, dar bir sokakta gece yarısı çöp toplayan belediye aracı mecburen yavaş ilerlediği ve trafiği tıkadığı için arkasından dart dart dart, serbest.
Yolları çöp kutusu gibi kullanmak, araçlarda işi biten her şeyi arkadan geleni hiç umursamadan yola atmak serbest.
Vergi ödememek serbest, üstelik ödemediğini göğsünü gere gere ilan etmek de serbest.
Gücü yetenin kendini mahkeme yerine koyması ve kanunu öyle uygulaması da serbest.
Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz yani, kıymetini bilelim!