Biz kurumsal bir şirketiz
Bundan on beş sene evvel bir iş insanı ağabeyim otuz senelik şirketi için, biraz duygusal ancak gururlu bir tavırla “o benim üçüncü çocuğum gibi” ifadesini kullanmıştı.
Takip eden yıllarda her ölçekten şirket ve patronları ile yakın çalışmalar yürütünce, onu daha iyi anladım. İster sıfırdan kurulmuş olsun ister önceki kuşaklardan devredilmiş olsun, bir işletmenin, onu kuran ya da yöneten kuşaklar açısından önemi büyük oluyor.
Bu sevgi ve bağlılık şüphesiz işin başarısı için en öncelikli koşul. Öte yandan, bazen bu sevgi ve bağlılık, başarının önündeki en büyük engel de olabiliyor.
Şirkete ve işe gerçekçi olarak bakabilmek lazım
Pek çok iş insanı, belirli bir süre sonunda kendi sektöründe belirli bir noktaya gelebilmişse, şirketini başarılı görme eğilimindedir.
Bu elbette anlaşılabilir bir durum. Geçmişin başarıları, takdir edilmeli. Ancak burada sorun, şirketin mevcut durumu ve geçmişten gelen başarısının, gelecekteki başarısını garantilemiyor olması. Bu noktada bence yapılan en büyük hata bizi buraya getiren yönetim prensiplerinin, bizi aynı başarılar ile geleceğe de taşıyacağına inanmak.
Bu yirmi veya on sene önce mümkündü. Bugün, yıkıcı teknolojiler, jeopolitik karmaşa ve sürdürülebilirlik felsefeleri ışığında değişen iş dünyasında eski koşullar geçerli değil.
Sürekli yeni şeyler söylemek ve yapmak gerekiyor. Ama işin en başta kendimizi ve bulunduğumuz noktayı gerçekçi şekilde değerlendirmek ile başlayacağını düşünüyorum. Başarımızı ve altında yatan unsurları iyi sorgulamak gerektiğine inanıyorum.
Bu fırtınalı okyanusta kaptan köşkü sağlam mı?
Gelecekte tüm şirketlerin karşısına çıkacak en önemli sorunlardan bir tanesi yönetim olacak. Yeni nesiller, yeni paydaşlar demek. Teknoloji, özellikle yapay zekâ üzerinden yıkıcı etkiler ile büyük risk ve fırsatlar ortaya koyuyor. İş yaşamı sürdürülebilirlik eksenli dönüşüyor. Bu tedarik zincirlerini, müşteri beklentilerini, finansı, iş yapış biçimlerini ve rekabeti radikal şekilde değiştiriyor. Yetenekleri bulmak ve elde tutmak zorlaşıyor. Hangi alanlara yatırım yapmamız, hangi işlerden çıkmamız, gelecekte hangi temel yeteneklere (core competence) sahip olmamız gerektiği konuları kafa karıştırıyor. Böyle bir dönemde, yönetim ve kurumsal yapımız yeni dönemle uyumlu olmalı. Aslında benim yazılarımda “yeni kurumsallaşma” olarak tabir ettiğim mesele de bu.
Yeni kurumsallık için bazı öz değerlendirme soruları
Şirketini çok seven ve geçmiş başarıları ile gurur duyan çok iş insanı dostum var. Ne kadar kurumsal bir şirketsin diye sorarsanız, “biz oldukça kurumsal bir şirketiz” cevabını alırsınız.
Ölçekleri, profesyonel yönetim kademeleri, kullandıkları gelişmiş ERP sistemleri ve aldıkları danışmanlıklar ile bu şirketler dışarıdan adeta biz kurumsalız diye bağırırlar.
Ancak gerçek farklı olabilir. Aşağıdaki sorulara yanıtınız evet ise, üzgünüm ama yeterince kurumsal değilsiniz. Bu üç soruyu özellikle patronların yanıtlamasını rica ediyorum.
Siz, ortaklarınız ve tepe yönetim ekibiniz, bir sabah herhangi bir sebeple, ansızın, hep birlikte işi bıraksanız, şirketiniz bıraktığınız yerden, tökezlemeden işe başarıyla devam edebilir mi? Belirli bir süre, kendi kendini idare edecek şekilde faaliyet gösterebilir mi?
Herhangi bir alanda en güvendiğiniz, beğendiğiniz, geniş yetki verdiğiniz yöneticileriniz hep birlikte rakip firmaya geçseler, işiniz bundan zarar görmeden, aynı performans ile devam edebilir, rekabet pozisyonunuzu koruyabilir misiniz?
Bugün şirket olarak işi bıraksanız, müşteri ve tedarikçileriniz alternatifsiz kalıp, siz olmadan zorlanıp, sizi pek çok açıdan ararlar mı?
Cevabınız evet ise, bence siz gerçek manada kurumsal bir şirketsiniz. Cevabınız hayır ise, daha yolunuz var demektir.