Biz bizi anlatabiliyor muyuz?
Son zamanlarda sürekli olarak içerikle pazarlamadan ve içeriğin gücünden söz ediyoruz. Evet.
Sosyal medya çağındayız, sürekli ve düzenli içerik üretmek, viral olmak çok önemli. Bu nedenle insanların ilgisini çekmek ve o ilgiyi sürekli hale getirmek için pek çok şey yapıyoruz, daha da yapacağız. Sosyal medyada içeriğin üretilmesi ve dağıtılması işini yürütmek için “sosyal medya uzmanlığı” diye bir iş kolu bile oluştu, bu da güzel...
Peki, insanların ilgisini çekecek ve canlı tutacak içeriği üretip dağıtmak için sarf ettiğimiz bu çabayı işin en temelinde, kendimizi, ürünümüzü hizmetimizi anlatmak için harcıyor muyuz? Veya cümleyi şöyle kurayım; kendimizi, ürünümüzü, hizmetimizi, açık, net ve herkesin anlayabileceği şekilde anlatmayı başarabiliyor muyuz? Kısaca, kendimizi ifade edebiliyor muyuz?
Değişik sektörlerden çeşitli firmalar için değişik zamanlarda araştırmalar yaparken, gerek çalıştığımız firmaların, gerekse rakiplerinin, günümüzün en temel kendini anlatma aracı olan internet sitelerinde bile bunu başaramadığını görmek bana her zaman şaşırtıcı gelmiştir. “Kendini doğru ifade edememek” derken Türkçe ve cümle yapısındaki sorunlara hiç gelmiyorum bile. Kastettiğim şey, ürün veya hizmetin kullanıcı açısından değerini ortaya koymak yalnızca.
Ürün/hizmet nedir? Ürün/hizmetin kullanıcı için yarattığı değer nedir? Ürün/hizmetin rakip ürün ve hizmetlerden farkı nedir? Sunduğunuz ürün/hizmet gruplarının birbirinden farkı nedir? Öncelikle müşterilerimize bunları açık ve net biçimde anlatmamız gerekmiyor mu?
Gerekiyor gerekmesine, ama nedense çoğu firmanın internet sitesinde, ziyaretçinin o ürün veya hizmetle ilgili önceden edinilmiş bir birikime sahipolduğu varsayımıyla hazırlanmış içerikler karşınıza çıkıyor. Burada e-ticaret sitelerini bir yana ayıralım. -Zira bu tür ürün zengini, perakende noktası özelliğine sahip sitelerin içeriğine biraz farklı yaklaşmak gerekiyor.- Onun dışında günlük hayattaki yeri nedeniyle açıklama gerekmeyen, herkesin doğal olarak bilgi sahibi olduğu ve kullanmayı bildiği varsayılan, giysi, ev tekstili, züccaciye vb. ürünleri hariç tutalım. Ve bir de cep telefonu, otomobil, beyaz eşya gibi dayanıklı tüketim kategorisinde çok büyük oyuncuların ağırlıkta olduğu sektörlerin dışına çıkalım...
Diyelim ki, bir el aleti, küçük bir ev gereci, hırdavat veya evinizde bir yeri onarmak için inşaat malzemesi alacaksınız. Ya da hafta sonları spor yapmak istiyorsunuz bisiklete bineceksiniz, ne bileyim, paten veya snow board alacaksınız. Veya evinizde kapınızı, kilidinizi değiştirmek istiyorsunuz ya da tesisatınızı yenileyeceksiniz... Ne yaparsınız? İnternette girip aradığınız kategorideki ürünleri incelemek için üretici firmaların sayfalarını ziyaret edip bir seçim yapmaya çalışırsınız, kalite ve fiyat konusunda üç aşağı beş yukarı bir karar verdikten sonra gidip mağazadan satın almak istersiniz.
Girdiğiniz sitelerin çoğunda karşılaşacağınız şey, ürün görseli ve adı olacaktır. Herhangi bir detaylı bilgiye veya seçim yapmanıza yardımcı olacak küçük bir rehbere rastlamanız gerçekten çok zordur. Yapılan açıklamalar da kullanıcı açısından faydayı göstermek yerine, ürünün teknik özelliklerine odaklanmıştır.
Örneğin bir matkap arıyorsanız, matkabın kaç watt olduğu yanında yazar, ama bu yazan değerin pratikte ne anlama geldiğini tüketiciye kimse anlatma ihtiyacı hissetmez. Zira matkap üreten firmalar genellikle tüketicilerin “ustalardan” oluştuğunu ve ustaların da hangi beton kalitesini ne tür bir matkapla, ne tür bir uçla deleceği bilgisine sahip olduğunu varsayarlar. Oysa matkap alanlar yalnız “ustalar” değildir.
Benzer biçimde, bir bisiklet alacağınızda da kimse size dağ bisikleti ile şehir bisikleti arasındaki farkı anlatma zahmetine katlanmaz. Zaten adı üstünde, “Biri dağ, biri şehir, anlayın artık” derler.
Ama iş hiçbir zaman bu kadar basit değildir ve işinizeyarayacak, size uygun bisikleti seçebilmeniz için başka bilgiler de gerekir. Bunun yalnızca internet siteleriyle ilgili bir durum olduğunu düşünmeyin. Her türlü basılı malzemede, katalogda, broşürde de aynı yetersizliğe rastlayabilirsiniz. Pek çok üründe, markalar ve birbirlerinin arasında nüanslar bulunan bir takım gruplamalar içinde neyi seçeceğinizi bilemez halde dolanıp durursunuz.
Hiçbir marka, size sunduğu değerle ilgili bir şeyler söyleyemediği, sizi kendi ürününü alma konusunda ikna edemediği için, sonunda siz de aradığınız ürünler içinde “en ucuz” olanı ya da bir arkadaşınızın kullandığını almaya karar verir, alışverişi bitirirsiniz.
Eğer araya başka bir konu girmezse, önümüzdeki yazıda, bir web sitesinde veya basılı bir broşürdeki içeriğin tüketici açısından nasıl kurgulanması gerektiği konusu üzerinde duracağım.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar