Bitti mi?

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

2010 yılı içinde gündeme gelebileceğini tahmin ettiğimiz Avrupa kaynaklı ülke borcu sorunlarının, özellikle yılın başında ve sonuna doğru ön plana çıktığını gördük. Yunanistan'dan sonra, bir zamanlar "Kelt Kaplanı" diye anılan ve örnek ülke gösterilen İrlanda'da AB ile IMF'den yardım istemek zorunda kaldı.

"Piyasa" baskısına daha fazla dayanamayan Avrupa Merkez Bankası Başkan Trichet (ECB) ise sınırsız Repo tahsislerinin uzadığını açıkladı. Ayrıca, geçen hafta Financial Times gazetesinde "piyasaları" Avrupa'nın kararlılığını küçümsememe konularında ciddi olarak uyardı. Bu sözel uyarıların akabinde eylemle de desteklendiğini düşünüyoruz. Nitekim, piyasa kaynakları, ECB'nin Trichet'nin basın toplantısında ve sonrasında piyasada "çevresel" Avrupa ülkesi (İrlanda ve Portekiz gibi) bono ve tahvili satın aldığını belirtiyor.

Geçen hafta hisse senetleri piyasalarının olumlu bir tepki verdiğini gördük. Bu olumlu tepkiyle birlikte EUR/USD'ın da arttığını ve "çevresel" Avrupa ülkesi tahvil ve bono faizleri spreadlerinin daraldığını gördük. Fakat burada son derece ilginç bulduğumuz bir detay var. O da EUR/CHF paritesinin diğer piyasalarda gördüğümüz risk iştahı artışına iştirak etmemesi. İsviçreli finansal sistemine Avrupa'dan gelen para akımının henüz yavaşlamadığına dair bir işaret olduğunu düşünüyoruz ve dolayısıyla oldukça önemsiyoruz.

Daha geniş bir perspektiften baktığımızda ise olayları daha riskli hale getirenin "Cin'in" şişeden çıkması olarak değerlendirebiliriz. Bu anlamda kısa zaman öncesine kadar pek de düşünülemeyecek olayların yaşandığını ve gelişmiş ülke borçlarının bile ödeme kapasitesinin sorgulandığı bir döneme girmiş olduğumuzu söyleyebiliriz.

Oluşmaya başlayan siyasi ve toplumsal iklim ile orta vadeli bir perspektifi göz önüne alacak olursak yük paylaşımı adı altında, kriz maliyetlerinin bir kısmının özel sektördeki borç verenlere yüklenilmesi yönünde görüşlerin ağırlık kazandığını görüyoruz. Önümüzdeki haftalarda, ülke borç krizleri ile başa çıkmak ve değişik borç verenlerin yasal durumlarının ne olacağı konularının da önemli gündem başlıkları olacağını düşünüyoruz. Avrupa'da borçlanma maliyetlerinde artış görme olasılığı oldukça yükselmeye neden oldu. Bu durum da borçlanma maliyetleri ve ekonomilerin temelleri arasında fasit daireler oluşturarak krizden çıkışı daha da zor bir hale getirebilir. Benzer konuları irdeleyen "A mechanism of self-destruction of the eurozone- Centre for European Policy Studies" Kasım 2010 tarihli Paul De Grauwe tarafından yazılan ilginç makaleyi örnek gösterebiliriz.

Sonuç itibariyle, 2011, bazı ekonomi ve piyasalar için oldukça zor bir yıl olmaya aday. 2011'de özellikle Avrupa için çok olumsuz bir yıl haline gelebileceğini düşünüyoruz ki bunun Türkiye dahil diğer ülkeler için de ekonomik ve jeopolitik etkiler doğurması son derece muhtemel olduğunu ekleyebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017