Bitcoin’in de büyümenin de dengesini bozmayınız...
Turgut Uyar’ın şiiri şöyle bitiyor:
Benim dengemi bozmayınız...
Denge önemlidir.
Yeryüzünde oluşan binlerce yıllık yaşam deneyiminin en önemli çıktılarından biridir. Uzak Doğu felsefesinde, semavi dinlerde, hayatın işleyişinde, doğanın oluşumunda her şeyin özüdür denge.
Doğaya bıraktığınızda örneğin, doğan kız ve erkek çocuk sayıları mutlak surette denge içindedir. Bir yıl bir kademe biri fazladır, sonraki yıl diğeri.
Ezoterik geleneklerde en önemli simgelerden birinin terazi olması boşuna değildir.
İşte tüm bunları okurken, gençliğimizde en sevdiğim sözlerden biriydi:
Hayatınızda denge sorunu varsa, etrafınıza dikkatlice bakın. Muhtemelen birilerini yanlış tarafa koymuşsunuzdur.
Tüm bu nedenlerle, terazinin bir kefesinin fazlaca ağır basmasından çekinirim hep. Doğru yönetilmezse, sonu hayra alamet değildir.
Bunları bana söyleten 2 konu var son 1 ay içinde.
1) Bitcoin
2) Büyüme
* Bitcoin:
Dünyanın en çok aranan kelimesi belki de son günlerde. Fiyat coştu, uçtu, gitti. Daha gider mi? Bilmem? Neden buraya kadar geldiğini de bilmiyorum zira. Biliyorum diyene de inanmamanızı öneriyorum. Üstelik ilginç bir şey söyleyeyim mi?
Bitcoin’i yere göğe sığdıramayanlara hak veriyorum. Yerden yere vuranlara da hak veriyorum.
Her ikisini de haklı buluyorum, çünkü makul argümanları var. Yere göğe sığdıramayan biri “Kardeşim, kağıt para mı kaldı? Yeni dönemin teknolojisi blockchain, ödeme sistemleri de bunlar. Neyine karşı çıkıyorsun?” dediğinde çok makul geliyor.
Zira yüzde 100 katılıyorum. Macunun tüpten çıktığını, geri dönüşünün olmayacağını düşünüyorum. “Karapara için kullanılıyor” falan diyenlere de şu örneği veriyorum. Rockefeller’a servetinin kaynağını sormuşlar. “İlk 1 milyon doları sorma, kalan her sentin hesabını veririm” demiş. Bitcoin o hesap işte. Başı biraz derin internet, bu kadar ilgi sonrası şimdi daha legalize.
Bilimin, bilginin, teknolojinin, ticaretin bu kadar değiştiği yerde paranın değişmeyeceğini de nereden çıkardık? Bitcoinin fiyatını konuşmaktan işin özünü, gerekliliğini konuşamıyoruz.
Sonra başka biri çıkıyor. Fiyat buraya gelirken, 1.000 yatırımcının Bitcoin’lerin yüzde 40’ına sahip olduğu haberlerini gösterip “Manipüle ediyorlar bu fiyatları” diyince, çok makul geliyor. Ayrıca arkasında bir devlet, bir ekonomik aktivite, bir şirket, bir dayanak olmadığını düşününce de böyle bakanları haklı buluyorum.
Hatta, SPK ve Maliye tartışıyormuş. “Bitcoin emtia mıdır, para mıdır” diye.
“Et mi, tavuk mu, balık mı, belli değil” diyenlere de hak veriyorum.
Kanaat oluşturmanın çok güç olduğu bir konu. Oluşturana kadar birçok insan servet yapar, kanaatleri yanlışsa birçok insan servetini yitirir.
Ama emin olduğum bir şey var.
Yazdım ya.
“Denge sorunu varsa, birilerini yanlış tarafa koyuyorsunuzdur.”
Fiyatlamada terazinin bir yanı fazla ağır basıyor. Kripto paraların gelecekte edineceği yerden eminim. Fiyatlamasından hiç değilim.
Dotcom balonunda olduğu gibi bir süreç olur mu? Olabilir.
Dotcom balonu internet şirketlerini patlattı, batırdı, çoğunu konsolide etti. Ama internet?
Onu hem de ne biçim kullanmaya devam ediyoruz. İhtiyaç olan tek şey, dengeyi nerede bulabileceğimiz.
*Büyüme:
Dengenin şaştığı yerlerden birisi burası oldu.
Ekonomik büyüme, tüm ekonomik aktivitenin özüdür. Önceliğiniz ne olursa olsun, nihai hedef büyümedir.
2001 yılında Türkiye kriz sonrası bir program uyguladı. Adı “Sürdürülebilir Büyümeye Geçiş Programı”. Ak Parti de bu programın uygulayıcısı oldu. Krizde büyük daralmış bir ülkeyi, düzlüğe çıkardı bu program. Ama dikkatinizi çekerim. Adı “Büyümeye Geçiş Programı” değildi.
Özü de anlamı da, büyümenin “sürdürülebilir” olmasıydı.
Yani bir yıl yüzde 7 büyüyüp ertesi sene yüzde 2 büyüyen, bir sonraki sene yüzde 3 daralan bir ekonomi yerine, her sene daha makul ama devamlı büyüyen bir ülke yaratmayı amaçlıyordu.
Doğru bakış, doğru duruş budur.
Çünkü ancak böyle planladığınızda yan etkilerinden arındırıp ekonomiyi doğru yönetebiliyorsunuz.
Türkiye ekonomisi her daim büyür. Yaş ortalaması 30 olan bir ülkede, tüketimi (genellikle) her istediğinizde canlandırabilirsiniz. Biraz dış ticaretten de katkı görüyorsanız, büyüme sağlarsınız. Ama gene aynı noktaya dönüyorum, denge.
Devamlı, dengeli ve kaliteli büyüme.
Ekonominin bu sene için desteklenmesi çok doğruydu. Ama desteği ölçüsüz uyguladığımızda, enflasyonu ne olduğunu anlamadan bir anda yüzde 13’te, cari açığı 40 milyar dolarda bulabiliyoruz.
Yüzde 7-7.5 yerine yüzde 4.5-5 büyüyelim. İstihdamı artırmaksa maksat (ki öyle olmalı), doğru alanlara yapacağımız teşviklerle bunu zaten sağlayabiliriz.
Daha önce de söylemiştik, hala aynı noktadayız.
Türkiye’nin gelecek 5-10-15 yılını (PR olsun diye değil) doğru şekilde planlayıp, bunu yönetecek mekanizmaları kurup, ekonomi yönetimini bu şekilde götürme zorunluluğu var.
Çünkü paliatif önlemler ve günü kurtaracak pansumanlarla gelecek ufku çizmek mümkün olmuyor.
Denge şaşıyor.
Denge şaşması neden oluyor?
Söylemiştim değil mi...