BİST 100 ve risk algısı
Farklı yazılar, farklı analizler, tek ortak nokta: Yurt içi piyasalarda toparlanan risk algısı, Türk lirasının değer kaybına son vererek dengelenmesi ve ekonomik büyümedeki hızlanma. Yıl başlangıcından bu yana, özellikle de Nisan-Mayıs döneminden itibaren aynı temada değerlendirmelerle karşılaşmak mümkün. Ayrıca hikayenin bir de hisse senedi piyasası cephesi var ki orayı hafta içerisinde bir hayli konuşur olduk.
Hisse senedi fiyatlaması sadece hisse senedi fiyatlaması değildir. 2008 krizi sonrasında Fed’in yatırım ve tüketim algısında toparlamayı yeniden sağlamak ve ivmeyi başlatmak için odaklandığı noktaların başında varlık fiyatlarındaki düşük seviye ve artan oynaklık geliyordu. Hisse senedi sahiplik oranının yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde varlık değerlerindeki artışlardan mental ve varlık olarak olumlu yönde etkilenen kesimlerin ekonomiye sağlayabilecekleri katkıların potansiyeli üzerine ciddi kafa yoruluyor. Türkiye olarak henüz bu noktaya ulaşmamıza epey bir zaman var. Finansal piyasalarımız yeterince derin ve gelişmiş değil. Personel bilgi hazinesi ve yatırım algısı da arzu edilen düzeyde değil. Vadeli piyasalar konusunda özellikle de açılış-kapanış noktasında ciddi bir sıkıntı söz konusu. Saat farkından dolayı dış piyasalar ile entegrasyon sağlamak için gerek spot gerekse vadeli piyasalar için atılan adımları zaman zaman görüyoruz. Ancak nette henüz istenilen başarı sağlanabildi mi sorusunun yanıtı kolaylıkla evet değil.
Uzun girişi yapmamın esas nedeni yaklaşık bir haftadır artan bir şekilde hisse senedi piyasamızda, özelinde de BİST 100 endeksinde yaşanan oynaklık artışı ve değer kaybı. Üstelik yılbaşından bu yana emsallerimizden ciddi ölçekte primle pozitif yönde ayrışmış ve ayrışma potansiyelinin de farklı ölçümlemelere göre devam edebileceği bir ortamda konuşuyoruz bu konuyu.
Günlük kapanış fiyatı bazında 109.781 puan seviyesinin 7 Ağustos tarihinde görülmesinin ardından endekse yönelik olumlu yaklaşımda bozulma görüyoruz. Tecrübe ettiğimiz fiyatlamalar da bu düşüncemizi destekler nitelikte. İster teknik açıdan 110 bin puan seviyesinin aşılmakta zorlanılması, ister daha yüksek seviyeler için farklı-yeni pozitif haberlerin olması zarureti, isterse de dış piyasalardaki yorulmadan bahsedilsin. Tüm değerlendirmelerin sonuçları bizi tek bir noktaya götürüyor; hisse senedi fiyatlamalarındaki değer kaybı.
Konunun hisse senedi özelinde uzmanı olmadığım için para piyasalarında sıklıkla kullandığımız analizlerle farklı bir pencereden bakmak istiyorum. BİST 100’ün geçmiş dönem oynaklık (volatilite) değerlerine baktığımızda yakın dönem içerisinde ciddi bir yükseliş olduğunu görüyoruz. 30 günlük oynaklık değeri 7 Temmuz tarihinde %9-10 aralığında oluşurken, 15 Ağustos günü %17’lere yükseldi. Gün içerisinde endeksin seyrettiği işlem bandı aralığı son 22 günde ortalama 1200 puan seviyelerinde oluşurken, 15 Ağustos’ta 3319 puan, 16’sında ise 2985 puanda gerçekleşti. Rakamların en özet haliyle okuması ise şu; BİST 100 endeksi değer kaybını oynaklık artışı ile birlikte yaşadı.
Hisse senetleri, para birimleri ve farklı varlıkların değerlerinde zaman içerisinde yükselişler kadar düşüşler de normaldir. Hiçbir trend sonsuza dek devam etmez. Buraya kadar her şey sağlıklı düşünebilen yatırımcılar için net olsa gerek. Yerel yatırımcı özelinde ise konuya bir de şu cepheden bakmakta fayda var; Ocak ayından bu yana yaşanan ve ağırlıklı kısmı yükselişten yana olan hisse piyasası hareketi bozulan algının da toparlanmasına ve özellikle de son dönemde “sanki hiç bitmeyecek bir rüya” hissinin oluşmasına zemin hazırlamıştı. Artan oynaklık bir süre daha devam edecek olursa algının dağılmasına ve döviz eğilimini hatırlamak gibi klasik hedge mekanizmalarının çalıştığını görebiliriz.