Birleşme ve satın alma dalgası geliyor
Dünya ekonomisi 2020’li yılların ortalarına yaklaşırken dijitalleşme, yapay zekâ (AI), elektrikli ve otonom araç teknolojileri, yenilenebilir enerji çözümleri, biyoteknoloji ve gen düzenleme teknikleri gibi alanlarda köklü bir dönüşüm geçiriyor.
Bu dönüşüm, 2025-2030 döneminde daha da hızlanacak. Pek çok sektörde, özellikle otomobil, enerji, sağlık, fintech ve lojistikte stratejik birleşme ve satın alma (M&A) faaliyetlerinin artacağı öngörülüyor. Bu süreç, hem küresel rekabetin yapı taşlarını değiştirecek hem de Türkiye gibi ülkelere yeni fırsatlar sunacak.
Teknoloji ve M&A İlişkisi
Otomotiv, sağlık, yenilenebilir enerji, finans, yapay zeka başta olmak üzere pek çok sektör yoğun bir değişim ve rekabet süreci içinde. Bu durum oyuncuları özellikle de Çin kaynaklı şiddetlenen rekabete cevap vermeye itiyor.
Bu rekabette şirketlerin hızla uzmanlık kazanmaları ve ölçek artırmaları gerektiriyor. Bu uzmanlık arayışı M&A faaliyetlerini tetikliyor. Büyük firmalar, start-up’ları satın alarak yeni teknolojilere kısa yoldan erişmek istiyor. Silikon Vadisi’nin inovasyon ekosistemi veya Çin’in batarya teknolojisi üreticileri gibi odaklar, küresel oyuncuların dikkatini çekiyor.
M&A’ler neden artacak?
M&A faaliyetlerinin artmasında birkaç etken belirleyici. İlki rekabetçi kalmak için hızlı adaptasyon ihtiyacı. Yeni teknolojilere uyum sağlayamayan şirketler ayakta kalamayacak. Satın almalar, geleneksel şirketler için bu adaptasyonu hızlandırıyor.
İkincisi, ölçek ekonomileri ve verimlilik arayışı. Daha büyük ölçekli operasyonlar sinerji, maliyet avantajı ve hızlı inovasyon anlamına geliyor. Çin’li üreticiler ile rekabet etmek için Batıda ve Türkiye’de ölçek getirecek M&A’ler artacaktır.
Üçüncüsü jeopolitik riskler ve tedarik zinciri düzenlemeleri. ABD-Çin rekabeti, Avrupa’nın teknoloji bağımsızlığı çabaları, enerji arz güvenliği gibi konular, şirketleri risklere karşı stratejik satın almalara yöneltiyor.
Son olarak sürdürülebilirlik baskıları. ESG kriterlerine uyum ve yeşil teknolojilere geçiş, M&A aracılığıyla hızlanıyor.
Küresel danışmanlık firmaları (McKinsey, Deloitte, Bain) ve bazı vizyonerler (Kai-Fu Lee, Rita McGrath) bu dönemde özellikle otomotiv, yapay zekâ, enerji, sağlık teknolojileri ve finansal inovasyonlarda yoğun bir konsolidasyon bekliyorlar. Olası Honda- Nissan birleşmesi buna iyi bir örnek.
Türkiye’ye etkileri
Türkiye, teknolojik girişimcilik ekosistemini güçlendirmesi sayesinde bu dalgadan avantaj sağlayabilir. E-ticaret, fintech, oyun, lojistik teknolojileri, otomotiv ve yan sanayi ve yenilenebilir enerji şirketleri, küresel devlerce satın alınabilir veya ortaklık teklifleri alabilir. Aslında hemen her sektör bu tür teklifler alabilir. Bunun yanı sıra Türk şirketleri, uygun stratejilerle kendileri de yurtdışında satın almalara yönelebilir. Burada anahtar, nitelikli iş gücü, uygun regülasyonlar, üniversite-sanayi işbirlikleri ve doğru sermaye yönlendirmeleri olacaktır.
Öne çıkacak sektörler
Elektrikli, otonom ve bağlı araç teknolojileri, güneş, rüzgâr, hidrojen depolama teknolojileri, kişiselleştirilmiş tedavi, gen düzenleme, yapay zekâ tabanlı teşhis, dijital bankacılık, ödeme sistemleri, siber güvenlik, lojistik, otonom teslimat, yapay zekâ destekli tedarik zinciri yönetimi gibi alanlara bu M&A dalgası hızlı ulaşacak. Bu alanlar ve bunların tedarikçisi sektörler açısından fırsatlara hazırlıklı olmak gerekiyor.
M&A dalgasında avantaj sağlamak için iki kritik konu var. Birincisi kurumsallık düzeyiniz. İkincisi de şirketinizi işbirliğine açık tutmak. İki konu için de hazırlık gerekiyor. Yönetim sisteminizi, yönetim kurulu yapınızı, organizasyonunuzu ve süreçlerinizi kurumsal hale getirmeniz gerekiyor.