Birinci yılında Macron’un demiryolcularla çatışması
Macron’un demiryolcularla çatışması farklı bir lider olduğunu ortaya koyuyor. Bunun sonucunda Cumhurbaşkanı olarak popülaritesi son beş cumhurbaşkanından yukarda yüzde 47 seviyesinde. Macron’un tarzı bakalım Avrupa’da liderlik konusunda nasıl bir değişim rüzgarı estirecek.
Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iktidara gelişinin birinci yılında demiryolcularla bir çatışma yaşıyor. Bunu Macron’un iktidarının 7. ayında gündeme getirdiği demiryolu şirketi “SNCF’nin dev zararını Fransız halkı ödüyor ve bu artık katlanılamaz boyutta” açıklaması başlattı. Sendikalar buna cevap olarak “genel grev “ çağrısında bulundular.
Macron’un yanıtı, “Demiryollarının toplu sözleşmesi 19. yüzyıl koşullarında kömür kullanımlı trenlere göre yapılmış, bugünün teknolojisini uymuyor”şeklinde oldu. Sendikalar bunu önemsemediler, ama söylem kamuoyunda sempatiyle karşılandı.
Gerçekten de Fransız SNCF sistemi kömürle işleyen kara tren rejimine uygun. Çalışana iş güçlüğü tazminatı veriliyor, erken emeklilik hakkı uygulanıyor. Babadan oğula iş devri uygulanıyor.
Macron uyarısını şöyle dile getirdi: “Tutun ki bu sistemi finanse edip sürdürdük, 2018 yılında demiryolları AB içinde rekabete açıldı. Alman-İspanyol-İtalyan trenleri Fransa’ya işleyecek.”
Sendikalar bunları dinlemedi, Mart 2018’de bir Fransız sistemi olan “uyarı grevlerine” başladı.
Bu grevlerde tümden greve çıkılmaz, belli günlerde iş bırakma eylemi yapılır. Diğer işkollarındaki işçiler de destek için, “sempati grevleri”başlatır ve halktan destek beklenir.
Bu kez öyle olmadı halk beklenen desteği vermedi. Bıkmıştı ve bunun sonuç vermeyeceğini düşünüyordu. Sempati grevleri de beklenen seviyeye ulaşmadı.
Macron bu arada beklenmeyen bir atakla Başbakanı Eduard Philippe aracılığıyla sendikaya görüşme talebinde bulundu. Geçmiş dönemlerde böyle olmaz, sendikanın talebinin kabulüyle eylem sonlanırdı.
Başbakan sendikaya net bir teklif sundu, “Geçmiş dönem zararı 35 milyar euro zararı devlet karşılasın. Ancak bundan sonra sübvansiyon sonlansın, özel sözleşme yok, şirketin kamusal karakteri sonlanacak kar-zarar hesabına göre çalışacak.”
Sendika bunu kabule razı görünüyordu, ama işçiyi nasıl ikna edecekti? İmdatlarına eski sosyalist/yeni goşist Melenchon’un partisi yetişti. 27 Mayıs günü ülke genelinde “gösteri” çağrısı yaptı. Melenchon, AB ve euro karşıtı Chavez gibi liderlere sempati duyan bir karakter. Bu nedenle gençlerin ve işsizlerin sempatisini kazanıyor.
Pazar günü bu çağrıya Paris’teki gösterilerde sadece CGT sendikası katıldı, diğerleri ilgi göstermedi. Occurance adlı sayım makinesini kullanan bir özel kuruluş, 60 bin denilen katılımın 31 bin 700, yurt çapındaki 280 bin beklenirken katılımın 93 binde kaldığını açıkladı.
Peki bu durumda ne olur?
Melenchon’un partisi destek eylemine gelecek ay devam edeceğini açıkladı. Ama beklenti bundan sonra gösterici sayısının daha da düşeceği yönünde. Kar-zarar esaslı şirketin kurulması tartışması da sürecek.
Bu farklı yoğurt yiyişi ile Macron popülaritesini son beş cumhurbaşkanının üzerine, yüzde 47’ye çıkarmış durumda. Bu, insiyatifi hiç elden bırakmak istemeyen tarzı nedeniyle Macron’u otokrat olarak niteleyenler var. Pek haksız da sayılmazlar.
Bir başka değerlendirme de Macron’un bu tarzının yeni bir Avrupa liderliği olduğu yönünde. Macron, donanımı, şaibesiz tutumu ve 7 gün 24 saat mesaisiyle bunu yerine getiriyor. Bakalım bu Avrupa’da liderlikte nasıl bir değişim rüzgarı estirecek...