Birileri ölüyor birileri kazanıyor
DR. SÜLEYMAN ÖZMEN - İstanbul Rumeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı / Öğretim Üyesi
Göklerde yaratılıp yeryüzüne indirilen şehir
“Göklerde yaratılıp yeryüzüne indirilen şehir” olarak tasvir edilen Kudüs, beş bin yıllık geçmişiyle bütün semavî dinler tarafından kutsal kabul edilen bir şehirdir. Kudüs’ü kutsal kılan sebeplerin başında, insanlığa rehber olarak gönderilen peygamberlerin pek çoğunun bu şehir veya civarında yaşamış olmasıdır. Monoteist dinler açısından Kudüs, bir kentin adı olmaktan çok daha öte bir anlam ve değer taşır, kutsal kenttir. Bu kutsallığa sebep olan yer ise tam olarak eski Kudüs’ün içinde yer alan Tapınak Tepesi’dir.
Pax Ottomana (1517-1917)
1517-1917 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrol ve yönetiminde olan şehirde huzur, barış ve müreff eh bir toplum hayatı mevcuttur. Ancak 1917 sonrası dönemde yaşanan sistematik gelişmeler; bugünkü kaos, karmaşa ve çatışmaları meydana getirmiştir. 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail Devleti’nin kurulmasını müteakip yaşanan Arap-İsrail Savaşları, BM kararları, intifadalar, Oslo süreci ve günümüze uzanan gelişmeler analitik bir bakış açısıyla incelendiğinde çözümden çok çözümsüzlüğe doğru gidildiği görülür.
İsrail devletinin kurulması
14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail Devleti resmen kurulmuştur. Kurulduktan sonra Filistin halkı aleyhine yapmış olduğu uluslararası hukuku hiçe sayan uygulamalara yönelik BM’in almış olduğu kararlar, hiçbir zaman İsrail tarafından ciddiye alınmamıştır. Hatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları bile yok sayılmıştır. Kudüs’le ilgili olarak BM’in aldığı kararlar da ortadadır. İsrail’in bunlara uymaması onları geçersiz kılmaz. Ancak BM’nin İsrail’i sadece suçlamakla kalması bu devleti cesaretlendirmiş, saldırılarını arttırma ve başkalarının hukukunu çiğnemeyi sürdürme cesareti vermiştir. Bu yaptırımı olmayan kararlar İsrail’i iyice hukuk tanımaz bir hale getirirken karşısında ortak tavır alması gereken Arap ülkeleri bile konuya sessiz kalmış ve hatta İsrail ile işbirliği yapmışlardır.
Büyük küresel projeler, birileri ölüyor birileri kazanıyor
Esasında ne Yahudiler ne de Araplar, Ortadoğu yangınına körükle giden ABD’nin umurunda. Araplar ve Yahudiler kabul etmek istemeseler de aynı genetik özellikleri taşır. Araplar ve Yahudiler, 1492 yılında imzalanan Elhamra Kararnamesiyle yaklaşık 800 sene hüküm süren Endülüs Emevi Devleti’nin ortadan kalkmasıyla birlikte Aragon Krallığı tarafından İber yarımadasından birlikte atılmışlardır. Yine İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da yapılan etnik temizlik esnasında Yahudilerle birlikte diğer Şarki milletler de Avrupa’dan atılmışlardır. Akabinde BM, Yahudilere adeta günah çıkarırcasına bir yurt vermeye karar vermiş. Ama bunda maalesef etik olmayan bir proje var. Nedir bu proje? İsrail Devleti’nin kurulduğu tarih tam olarak Arap halkları üzerindeki manda yönetimlerinin sona erdiği tarihle örtüşür. Yani bölgedeki hegemon güçler bölgedeki sömürüyü kendilerince sona erdirdikleri anda Arap halkları birbirleriyle uyum içinde entegre olamasınlar diye tam da ortalarına bir Yahudi Devleti kurulur. Sonra Arap-İsrail Savaşları başlar. Karşımızda bir Ortadoğu var. Birbiriyle genetik olarak kardeş, din olarak da benzer milletler topluluğu. Fakat küresel projeler gereği Arap-Yahudi düşmanlığı ve potansiyel mezhep çatışmaları var. Soğukkanlı olarak düşünelim, “Yahudi Müslümana, Müslüman Yahudiye düşman” peki bu işten kim kâr sağlar. Bu listeyi çoğaltmak mümkün. Özetle birileri ölüyor, birileri kazanıyor. Kapitalizmin sembolü olan ABD kaosla beslenir. Bölgede sürekli bir istikrarsızlık ve belirsizlikle dolu bir dönem yaşanıyor. Büyük resme bakınca daha da yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor. Kapitalizm birinci küresel krizini 1873-1896’da yaşadı. İkinci kriz ise 1929-1934 arasındaydı. Her ikisinin ardından birer dünya savaşı çıktı ve milyonlarca insan hayatını kaybetti. 2008’den beri kapitalizm üçüncü büyük küresel krizini yaşıyor. ABD, kendi içerisinde bu krize bağlı ciddi ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Bunu aşmasının tek yolu olarak da Ortadoğu’yu kana boğacak silah satışı olarak görüyor. Bu yüzden sözde barış, demokrasi ve insan hakları söylemleri altında bölgeyi çatışmaya ve karmaşaya götürecek projeler üretmeye devam edecek.