Biri yer biri bakar...
Tunus'un ardından Mısır'da yaşanan gelişmeler küresel düzeyde ilgi ve endişeyle izleniyor. Genel değerlendirmeler son on yıla damga vuran kısa vadeli ve spekülatif karakterli, günü kurtarmak uğruna sorunları ağırlaştıran, geniş kesimlerin yaşam koşullarındaki ağırlaşmayı görmezden gelen yaklaşımların değişmesi gerektiğini ima ediyor. Ekonomideki büyüyen dengesizlik ve ağırlaşan sorunlar, bugün yaşanan sosyal ve siyasi olumsuzlukların sebebi olarak görülüyor. Hasadı istikrarsızlık olan politikaların yanlış olduğu dolaylı bir şekilde itiraf ediliyor. Fakat bu durum bundan sonra aynı hataların yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Küreselleşmenin getirdiği kuralların düzenle geniş kitleler arasında çıkar çatışması yarattığı biliniyor ama dile getirilemiyor.
Sosyal bilimler müspet bilimlerden farklıdır; kısa vadede, hatta bazen orta vadede iki kere iki dört etmeyebilir; fakat uzun vadede iki kere ikinin dört etmesi önlenemez. Gelir dağılımı ve rekabet koşullarında yaşanan olumsuzluklar sosyal ve siyasi istikrarsızlığa dönüşür, her şey herkesi rahatsız edecek bir şekilde değişir. Kitle iletişim imkânlarının gelişmişlik düzeyi, bireylerin şuursuzluk limitleri sonucu geciktirebilir, fakat önleyemez.
Sözüm ona bazı uzmanlar, yaşam koşullarındaki ağırlaşmayı Mısır'daki gelişmelerin temel sebebi olarak gösteriyorlar, efendim gıda maddelerinin büyük kısmını ithal ediyorlarmış ve söz konusu ürünlerdeki fiyat artışı enflasyon rakamının iki katına ulaşan yüzde 17 düzeyinde imiş. Bu yorumu yapan her şeyi bilenlere sormak gerekiyor. Yaklaşık üç ay kadar önce ülkemizde tüketici fiyatları içindeki gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık fiyat artışı oranı hangi düzeyde idi? Evet bildiniz yüzde 17!.. Peki nasıl oluyor da son üç ayda yüzde 17'den yüzde 7'ye geriledi? Belli ki başka ülke söz konusu olduğunda aklı çalışıyor, fakat kendisinde aynaya bakıp, sorunlarını teşhis edecek ve yanlışlardan arınmanın maliyetine katlanacak cesareti bulamıyor.
Küresel düzeyde ve küreselleşmenin getirdiği kuralsızlık sayesinde sanayi ve tarımsal üretim cephesindeki sorunlar ağırlaşıyor. Faaliyet gelirleri erirken rekabet koşulları bozuluyor. Borçlar artarken gelirler eriyor, faaliyet dışı gelirlerdeki yapay şişkinlik ve bunu mümkün kılan varlık balonları gerçeklerin hem görünmesini, hem de yanlış yaklaşımlardan vazgeçilmesini engelliyor. Refah değil, geniş kesimler için sorun üreten iyice yozlaşmış bir sistem günü kurtarmak adına suni teneffüsle yaşatılmaya çalışılıyor. Parasal genişleme her yıl yeni rekorlar kırıyor, varlık balonları ile birlikte emtia fiyatları da şişiyor; geniş kesimlerin durumu umutsuz vakaya dönüşürken sorunlu kredilerdeki hacimli artışlar buna eşlik ediyor. Kanser gibi sorun her tarafa yayılmış olunca iyi niyet de işe yaramıyor, daha kötüye gidiş önlenemiyor... Atalarımızın dediği gibi "biri yiyor diğeri bakıyor, kıyamet ondan kopuyor."
Bugünkü ihtiyaçlarını ne şekilde olur ise olsun karşılayamayan insan çok tehlikelidir; zira yarını düşünme lüksü yoktur. Krize girmemesi için bugünkü temel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir krize girmemek için her şeyi yapmaya hazır hale gelmesi uzun sürmeyecektir. Küreselleşme yarını düşünme şansı olmayan çaresiz insan sayısını geometrik bir hızla çoğaltıyor, korumacılık ise sistemi çökerttiği ve yerine koyacak bir yenisi olmadığı için sonuç değişmiyor. Belirsizlik ve kırılganlık artıyor, güvensizlik dalga dalga etki alanını genişletiyor.
Ekonomi bir bilimdir; bugünkü kısırdöngü devam ettiği sürece daha pek çok ülke Tunus ve Mısır'la başlamış görünen son dalgaya katılması kaçınılmazdır. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan ve bugünkü ihtiyaçlarını karşılayamayan insanları yönlendirmek zordur. Eğer insanlık aklını iyiye kullanıp ortaya çıkan sorunları küçükken çözmek kararlılığında olsa, iyi ve kötü günleri paylaşmayı bilse her şey daha farklı olabilirdi. Geniş kesimleri sınırsızlaştırarak uyutup tepkilerini kontrol altına almak en büyük şuursuzluktur, bedeli geç gelir ama ödenebilir cinsten değildir. İş işten geçtikten sonra korkunun ecele faydası yoktur...