Biraz Letonya’yı örnek alsak!

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Başka ülkelerin gazetelerinde büyük haber olup olmadığını bilmiyorum ama sanmıyorum.  Gazetelerimizde baş sayfadan verildi. Aynı haberi International New York Times’da ufak bir köşede gördüm. Sizler de okunuz. Letonya başbakanı Valdis Dombrovskis ülkesinin başkenti Riga’da bir marketin çatısının çökmesi ve elliyi aşkın kişinin ölümüne sebep olması sonucunda istifa etmiş. Bakanın istifasını açıklarken söyledikleri ilginç: Kendisinin doğrudan suçlu olmadığını ifade ediyor fakat böyle bir sonucun ortaya çıkmasındaki ihmaller ve/veya yolsuzluklar dizisindeki ortamdan kendi yönetimini sorumlu tutuyor, halktan özür diliyor, seçmenin güvenini yitirdiğini ifade ediyor; göreve devam edemeyeceğini söylüyor. Tanımayabilirsiniz, Dombrovskis, ülkesi iktisadi sıkıntılar içinde kıvranırken görevi üstlenmiş, disiplinli şekilde istikrar politikaları izleyerek, Letonya’yı Euro sistemine sokmayı başarmış bir liderdir. Gençtir. İstifası parlak bir kariyeri sonlandırmaktadır. 

Dombrovskis kusursuz sorumluluğu kabulleniyor. Biz bu kavramı pek tanımayız, kullanmayız. Hukukta yeri vardır, fakat esas itibariyle siyasete aittir. Kişinin sorumluluğunu taşıdığı kurumun yetki alanında gerçekleşen istenmeyen bir olay karşısında kendisini genel anlamda sorumlu tutup istifa etmesi bu anlayışı yansıtır. Haberlerde Letonya’daki kazada bazı kişi ve kurumların ihmalkarlığının, yolsuzluğunun söz konusu olabileceği bildiriliyor. Bunların hiçbiri başbakanı ilzam etmiyor, ama böyle bir olayın kendi yönetimi sırasında olması Dombrovkis için yeterli. Kendisini sorumlu tutuyor, istifayı basıyor. 

Düşündüm, acaba bizim siyasilerimiz kusursuz sorumluluk anlayışına göre hareket etseler ne olurdu? Korkarım ülkede yönetici kalmayabilir. Bizde kural kusursuz sorumluluk çerçevesinde istifa etmek değil, kusurlu sorumsuzluk ilkesine göre hareket etmektir. Üzerinden zaman geçti, unuttuk gitti, bilmem hatırlıyor musunuz?

Üniversite giriş sınavı soruları çalınmıştı, sınavı yapan kurumun başındaki kişi, görevi bırakmasının uygun olacağı ifade edildiğinde, böyle bir niyeti olmadığını açıklamış, kendisini göreve atayanların korumasına sığınarak görevini sürdürmüştü. Görevde kalmasını savunanlar, ÖSYM Başkanının istifasını isteyenlerin kötü niyetli, iktidarı hedef alan kişiler oldukları ileri sürmüşlerdi. 

Biz Almanya’ya işlediği suçlar dolayısıyla girmesi durumunda tutuklanacak kişileri de önemli kurumların başında tutmuş, Almanya’dan gelen bilgileri görmezlikten gelerek Türkiye’de o kişiler hakkında dava açmaktan uzak durmuş yönetime sahip bir ülkeyiz. Liderlerimiz kusurlu işlemleri olan yüksek memurları korurlar, yargının huzuruna gitmelerine izin vermezler.

Biliyorsunuz, bu sütunda sık sık demokrasimizin eksiklikleri dile getirilir. Fakat itiraf etmeliyim ki, kusursuz sorumluluk ilkesinin hiç uygulanmamasının, görevden istifa etme anlayışının ülkemizde hiç yer bulmamasının da bir eksiklik olduğu aklıma gelmemişti. Eksiklikler listesine ekleyelim. Hiç olmazsa, bir kurumun işleyişinde büyük sorunlar, ihmaller görüldüğü zaman kusursuz sorumluluk ilkesini uygulamaya geçirebilsek. Oysa biz tam tersini yapıyoruz. “Bizden” olanları, liyakatlerine dahi bakmaksızın önemli görevlere getiriyoruz. İşleri “kıvıramıyorlar.” Biz de kusurlu sorumsuzları, tam tersini yapacakken, korumaya çalışıyoruz. Keşke biraz Letonya’yı örnek alabilsek! Ne dersiniz?

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019