Bir zamanlar Amerika

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]


ABD'de Kasım'da yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki rekabet kızışıyor. Cumhuriyetçi Parti'nin Ağustos'un son günlerinde Florida'da yapılacak Konvanı'nda Mitt Romney'nin Başkan adaylığı büyük olasılıkla onaylanacak.

CNN ve ABC'nin anketlerine göre, Obama önde. Muhafazakar FOX'ın yaptığı ankete göre ise, her iki aday yarışı başabaş götürüyor. Obama yönetimini sürekli olarak eleştiren Massachusetts eski valisi Mitt Romney, seçildiği takdirde dış siyasette ve ekonomide önemli değişikliklere gideceğini açıkladı. İran ve Suriye'ye karşı pasif bir siyaset izlendiğinden yakınan Romney, ekonomideki gidişattan da memnun değil. Fakat ABD ekonomisi, dünya ekonomisini etkisi altına alan tüm olumsuzluklara karşın büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz yılın son üç aylık döneminde yüzde 3 oranında büyüyen ekonomide bu yılın ilk çeyreğinde büyüme yaklaşık yüzde 2 oranında gerçekleşti.

Ekonomik büyümede iç talep artışının rolü büyük. Ancak halk ve iş çevreleri geleceğe yönelik beklentilerinde ihtiyatlı, hiç kimse ekonominin birdenbire iyileşeceği düşüncesinde değil. Rekor seviyelere gerileyen faizlere karşın krediler hala aslanın ağzında. Krizle birlikte iyice zorlaşan kredi koşulları, geniş kitlelerin düşük faizlerden yararlanmalarının önündeki en büyük engel.

***

Nisanda yüzde 8.1'e gerileyen işsizlik oranının geçtiğimiz ayda yüzde 8.2'ye yükselmesi, yönetim katında ekonominin yavaşlayabileceğine ilişkin endişeleri arttırdı. Resesyonun üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen işsizlik azalmaya karşı hala direnç gösteriyor. İç ve dış talepteki yetersizlik, şirketleri üretim ve istihdamı arttırmaktan alıkoyan en önemli etken. 2 trilyon doların üzerinde nakit fazlası olan Amerikan şirketleri iş yatırımlara gelince duraklıyorlar. Geçmişte yapmış oldukları yüksek borçları geri ödeme telaşına düşen halk ise eski tüketim alışkanlıklarını en azından şimdilik sürdürmek niyetinde değil. Amerikan Merkez Bankası (FED) tarafından geçenlerde yayınlanan bir rapor, hanehalklarının servetlerinde meydana gelen muazzam düşüşü gösteriyor.

2007 - 2010 yılları arasında meydana gelen servet kayıplarının en büyük nedeni, konut fiyatlarındaki düşüş. Ortalama bir Amerikan ailesinin 2007'de 126 bin 400 dolar olan serveti, 2010'da 77,300 dolara gerilemiş. Az buz bir rakam değil. Bu büyük servet kaybının, büyüme hızının istenilen seviyeye ulaşmamasındaki payı büyük. Servetteki azalmanın yanı sıra, AB'de kontrolden çıkan kriz ve Uzakdoğu'nun yüksek büyüme hızlarıyla bilinen ekonomilerindeki yavaşlama da talep azalmasına yol açan diğer önemli bir etken. Obama'nın, AB ülkelerine borç krizinin üzerine kararlılıkla gitmeleri yönünde yaptığı çağrıyı bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Amerikan Başkanı, yaklaşan seçimler öncesinde AB'deki krizin ekonomiyi daha da zayıflatmasından çekiniyor.

Nerden nereye. Eskiden, ABD'nin ekonomik konuların çözümünde diğer ülkelerden yardım istemesi görülmüş müydü ? Bir zamanlar dünya ekonomisine lokomotif olan ABD, şimdi ne bunu yapabilecek güce, ne de isteğe sahip. Belki de, şimdiye kadar hep kendisinden bir şeyler bekleyen ülkelerin, biraz da kendi ellerini taşın altına sokmalarını istiyor. Öyle veya böyle, kapitalizmin yaşadığı en büyük krizlerden biri olan 2008 resesyonu hem ABD hem de diğer ülkeler cephesinde çok şeyi değiştirdi. Değişim hala devam ediyor.

Son resesyona kadar yaşanan bütün ekonomik krizlerde ABD kurtarıcı olmuş; fakat bu, ekonomiye de oldukça pahalıya patlamıştı. Devasa boyutlara ulaşan bütçe ve cari işlem açıklarında, lider ülke olmanın payı yadsınamaz. Ancak, artık ekonomi bu sıkleti kaldırmıyor. Bundan iki yıl önce Güney Kore'de yapılan G-20 toplantısında ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'in söyledikleri hala hatırlarda. ABD'li Bakan, krizden çıkış için Amerikan halkından tüketimini arttırmasının beklenmemesi gerektiğini, biraz da Avrupa ve Asya ülkelerinin iç talebin genişlemesine ağırlık vermelerini istemişti. Çin, bu yola yavaş yavaş giriyor. Avrupa'nın ise durumu karışık.

***

AB'deki ekonomik krizin ABD ve Asya ülkeleri üzerindeki etkisi artıyor. Zayıflayan ekonomiler karşısında güçlenen dolar, ABD'nin son yıllarda artan ihracatını tehdit eder hale geldi. İhracat geçen Kasım ayından bu yana ilk defa geriledi. 2011'in ilk dört aylık döneminde yıllık bazda yüzde 15.3 oranında artan ABD'nin AB'ye olan ihracatı içinde bulunduğumuz yılın aynı döneminde yüzde 3.5 oranında arttı. İhracattaki azalma sadece dış ticaret rakamlarına yansımıyor, işsizliği de etkiliyor.

FED, bu duruma müdahale edecek mi ? Uzak bir ihtimal değil. New York, Boston ve Cleveland FED başkanları ekonomik göstergelerde bozulmanın devam etmesi ve işsizliğin artması durumunda müdahale edilebileceğinin sinyallerini verdiler. Sorun, bunun ne şekilde olacağı. Kısa dönem faizlerinin sıfır seviyelerinde olduğu, uzun dönem faizlerinin ise iyice gerilediği ABD'de, FED'in krizle savaşta kullanacağı araçlar azalıyor. FED Başkanı Bernanke, Senato Bankacılık Komitesi'ne verdiği brifingte müdahalenin seçenekler arasında yer aldığını belirtti. FED'in bu ayın 19'unda yapacağı toplantıdan bu konuda önemli kararlar çıkabilir. Kontrollü giden enflasyon bu olasılığı arttırıyor.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016