Bir yıldır aynı konuları konuşuyoruz
2018’in Temmuz-Ağustos döneminde yaşadığımız kur şokunun üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Geçen zaman diliminde tartıştığımız konuların değişmediği gözleniyor. Bir sene önce ABD ile yaşadığımız gerginliğin sebebi Papaz Brunson’ın tutuklu olmasıydı. Başkan Trump o dönemde Türkiye’ye yönelik yaptırımlar açıkladı. Dolar kurunda on günde yaşanan yüzde 53’lük artışın yarattığı travma hâlâ atlatılamadı. Rusya’dan aldığımız S-400 füze sistemi nedeniyle, ABD ile bugün yine gerginlik yaşıyoruz. Kuvvetle muhtemel yaptırımlar gelecek. Gündemde sürekli dolar kuru var. Bir sene önce Doğu Akdeniz’deki doğal gaz aramalarının güvenliğini sağlamak için Türkiye’nin bir deniz üssü kurması gündemdeydi. Bu duruma Avrupa Birliği’nden (AB) tepki geldi. Bugün sondaj gemilerimizin doğal gaz arama çalışmaları nedeniyle, AB’den yaptırımların geleceği konuşuluyor.
On iki ay önce Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve uyguladığı faiz politikası tartışılıyordu. Bu tartışmalar, Murat Çetinkaya’nın on gün önce görevden alınmasından sonra en yüksek noktasına ulaştı. Bir yıl önce kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürdüler. Moody’s birkaç hafta önce, Fitch birkaç gün önce notumuzu yine indirdi. İndirimlerin gerekçeleri benzeşiyor. Bir yıl önce Türkiye’nin çıkış yolunun yapısal reformlardan geçtiği dillendiriliyordu. Reformları hayata geçiremedik. Bugün yine yargı, eğitim ve ekonomi alanlarında atılması gereken adımları konuşuyoruz. Bir sene önce seçim konusu vardı. İki seçimde enerjimizi harcadık. Farklı siyasi görüşlerden insanlarla sohbet ediyorum. Herkes bir erken seçim bekliyor. Seçim bilinçaltımıza yerleşmiş.
Yukarıda yazdığım konular için, ‘‘Doğrusu buydu. Haklıyız. Haksızız’’ demiyorum. Her mevzu için görüşler farklılaşabilir. Ülkeler iç dış türlü çeşit sorunla uğraşabilir. Önemli olan süreçlerin iyi yönetilmesidir. Fasit bir dairenin içinde sıkışıp kaldık. Belirsizliklerin, yüksek tansiyonun, fiyat dalgalanmalarının ekonomiye yansımaları olumsuz oluyor. Özel sektör birkaç ay sonra ne olacağını kestiremiyor. Yatırım yapmıyor. Kamu kesimi yılın ilk altı ayında yükü çekti. Bütçe tarafında manevra alanımız olmasına rağmen, harcamalar verimli alanlara yönlendirilmediği için oluşan bütçe açığı göze batıyor. Kemerler sıkılıyor. Beterin beteri var diye bir sözümüz var. Ekonomimiz çok darbe aldı. Ancak global piyasalardaki risk alma iştahı son bir yılın büyük bölümünde dengeli kaldı. Son iki ayda finansal coşkunluk arttı. Bu durum lehimizedir. Bu kadar sorunumuz varken, dış piyasalardaki havanın bozuk olmasını istemezdim.