Bir yıl öncesinin öngörüleri ve gerçekleşmeler!
İş dünyası açısından hareket yeteneğinin daralmaya devam ettiği zor bir yılı daha geride bırakmaya hazırlanıyoruz. 2011 senesinden bu yana her gelen yıl gideni aratmayı sürdürüyor. Riskten kaçınma eğilimi ile gelişen ekonomilerin olumsuz yönde ayrışmasının karşılıklı olarak birbirini beslemesi, bu sonuçta belirleyici oluyor. Küresel düzeyde iyimser senaryoların gerçekleşme olasılığı giderek azalıyor ve beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak zorlaşıyor.
Tam bir yıl öncesinin ekonomi gündemi ve öne sürülen beklentiler oldukça farklı idi. Dolar faizlerinin yakında yükseltilebileceğine ilişkin endişeler öncü sarsıntılar yaratmaya başlamıştı. Başta petrol olmak üzere emtia fiyatları hızla gerilerken Amerikan dolarının seri bir şekilde değerlenmesi, tedirginliğin artmasına sebep olmuştu. Özellikle Rusya, çok yönlü baskılar altında bunalmıştı. Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını devreye sokarak parasal genişlemeyi ivmelendirecek olması, nerede ise tek teselli kaynağı haline gelmişti.
Etkili ve yetkili kesimlerimiz gelişmeleri gerçekçi bir şekilde değerlendirmek ve tedbirli olmaya çalışmak yerine, herkesi sakinleştirerek gelişmeleri kontrol altında tutabilmeye odaklanmıştı. Gelişenler arasında Türkiye’nin olumlu ayrışacağını iddia eden, yeni hikayeler üretme telaşı ön plana çıkmıştı. Kafalar iyice karışmıştı ve muhtemel gelişmeleri görmezden gelme yarışı tüm haşmeti ile devrede idi.
Ekonomi yönetimi ve mali piyasalar, papağan gibi benzer söylemleri tekrarlıyordu. Ekonomimize ilişkin kırılganlık algısının zayıflayacağı iddia ediliyordu. Euro Bölgesinde yaşanacak parasal genişleme ve başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki sert gerileme en önemli gerekçeleriydi. Cari açığın küçülmesi ve enflasyonun gerilemesi adına çok iyi bir fırsat yakalandığı söyleniyordu. Türk Lirası’nın değerinde ve faizlerde önemli bir değişiklik beklemiyorlardı. Büyüme hedefinin yakalanacağına ve Genel Seçim sandıklarından çıkacak sonuçların bu beklentileri etkilemeyeceğine iyice inanmış gibi görünüyorlardı! 2105 yılı genelinde yaşananlar, ne yazık ki söz konusu kesimlerin umduğu gibi olamadı! Euro Bölgesi’ndeki parasal genişleme, ne Avrupa Birliği’ne ve ne de diğer gelişenlere yaramadı. Dolar faizlerine ilişkin beklentinin senenin son ayında gerçekleşmiş olması korkulan türde gelişmelerin ötelenmesini sağlayan faktörlerden biri oldu. Emtia fiyatları ise ya daha fazla geriledi ya da düşük seviyelerde dalgalandı. Gelişmiş ülkeler kökenli sermaye fırsat buldukça risklerini azaltmaya devam etti; bazı uluslararası bankalar stratejilerini küçülme yönünde değiştirmeye başladı. Gelişen ekonomiler olumsuz yönde ayrışmayı sürdürdü, jeopolitik gerginliklerin etki alanı genişledi.
Türk Lirası hatırı sayılır oranda dalgalanarak değer kaybetti, mevduat ve kredi faizleri özellikle üçüncü çeyrekte sert bir şekilde yükseldi. Yükselen döviz kurları, emtia fiyatlarındaki gerilemenin enflasyonu geriletmesini engelledi. Döviz rezervlerimiz erimeye devam etti; gerek ihracat miktarımızda ve gerek ise dış ticaret hacmimizde çift haneli gerilemeler yaşandı. Cari açığın küçülmeye başlaması, ekonomimize ilişkin kırılganlık algısının daha da yükselmesini önleyemedi. Genel Seçimlerin tekrarlanması, açılım sürecinde kırılmalar ve Ekonomi yönetiminde değişiklikler olması, bir Rus savaş uçağının düşürülmesi türünden hiç hesapta olmayan gelişmeler de yaşandı; beklentilerin bozulmasına ve güvensizliğin büyümesine katkı yaptı.
Burada özetlemeye çalıştığımız yaşanmışlıklara rağmen, etkili ve yetkili kesimlerimizin geleceğe yönelik söylemlerinde önemli bir değişiklik söz konusu olamadı! Gerçekçi ve tedbirli olmak yönünde bir çaba sergilemiyorlar ve diğerlerinin de bu yönde hareketlenmesini engellemeye çalışıyorlar! Bizi kuşatan koşullar ve olumsuz eğilimlerden bağımsız olarak, sakin kalmaya ve herkesi sakinleştirmeye yönelik söylem üretimine odaklanmaktan vazgeçemiyorlar.
Hala değişen koşullara uyum sağlamak yerine koşulların bize uymasını beklemeye devam ediyoruz! Durum böyle olunca da, sorunların ağırlaşmasını ve gelişmelerin kontrolden çıkmaya başlamasını önleyemiyoruz! Bu kısır döngüden sıyrılmayı beceremiyoruz!