Bir yaz gecesi fırtınası…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Avrupa Birliği ve IMF'nin açıkladığı ortak pakete rağmen Yunanistan borç krizinin çevre ülkelere yayılmaya başlaması Euro'yu çökertirken küresel piyasaların risk iştahını önemli ölçüde azalttı. Risk tercihlerindeki bozulma mayıs ayında gelişmekte olan ülke aktiflerinde sert bir satış dalgasına yol açtı. Ekonomik olarak Avrupa'ya göbeğinden bağlı olan Türkiye, dünya piyasalarındaki satıştan nasibini fazlasıyla aldı.

Mayıs ayında gelişmekte olan ülke piyasalarındaki satışın temel dengelerdeki bozulmadan değil piyasa dinamiklerinden kaynaklandığına inanıyoruz. Avrupa'nın krize gireceği endişesiyle küresel risk iştahındaki azalma son dönemde ABD doları, Yen ve İsviçre Frankı'nın önemli ölçüde değer kazanmasına yol açtı. Piyasalardaki satış bu para birimlerini kullanarak gelişmekte olan ülke aktiflerinde carry trade yapan serbest fonların stop-loss emirlerinden kaynaklandı. Yüksek betaya sahip bir ülke olarak Türkiye de bu satış dalgasından payını fazlasıyla aldı.

Son dönemde artan dalga boyuna rağmen piyasalardaki gerilemeleri küresel krizde ikinci bir dalganın işaretlerinden ziyade teknik bir düzeltme olarak görüyoruz. Temkinli iyimserliğimizin arkasında iki temel neden yatıyor: (i) Euro bölgesinde devam eden sorunlara rağmen dünya ekonomisinin büyümeye devam edeceğine inanıyoruz. (ii) Avrupa ile güçlü bağlarına rağmen Türkiye ekonomisi OECD ülkeleri içinde hızlı büyüyen ülkelerden birisi olmaya devam edecek.

Küresel konjonktür ile başlayalım. Euro bölgesinde son aylarda yaşanan sorunlara rağmen dünya ekonomisi halen ciddi bir yavaşlama sinyali vermiyor. Mayıs ayı istihdam verisinin beklentilerden düşük gelmesi bir parça hayal kırıklığı yaratsa da ABD ekonomisinin 2010 yılında  %3'ün üzerinde büyümesi bekleniyor. Gelişmekte olan ülkelerde Asya'da Çin'in (%11) ve Hindistan'ın (%8) Güney Amerika'da Brezilya'nın (%7) hızlı büyümeye devam etmesi bekleniyor.

Bu olumlu tabloyu bozan temel sorun komşumuz ve en büyük ticaret ortağımız Avrupa'nın durgunluktan çıkmakta zorlanması. AB ülkeleri ve IMF'nin dev bir kurtarma paketi açıklaması ve Avrupa Merkez Bankası'nın sorunlu ülkelerin tahvillerini satın almaya başlaması piyasalardaki yangının kontrol altına alınmasını sağladı. Bu sayede birliğin zayıf ülkeleri, Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İspanya'nın borçlanma faizleri ve iflas risk primleri geriledi. Buna rağmen Euro değer kaybetmeye devam ediyor. Biz Euro'daki değer kaybını sorunun değil çözümün bir parçası olarak görüyoruz. Zayıf Euro Avrupa'nın ihracat yoluyla durgunluktan çıkışını hızlandıracak bizim işimizi ise zorlaştıracak bir gelişme.

Yurtiçi ekonomik konjonktür ile devam edelim. Euro bölgesinde yaşanan zorluklara rağmen Türkiye OECD ülkeleri içinde krizden en hızlı çıkan ülkelerden biri oldu. İlk çeyrek verileri milli gelirin yılın ilk çeyreğinde %10'un üzerinde bir hızla büyüdüğüne işaret ediyor.

Yakın dönemde açıklanan tüketici güven endeksleri, sipariş göstergeleri, yurt içi otomobil satışları, banka kredileri gibi veriler güçlü büyümenin ikinci çeyrekte de sürdüğüne işaret ediyor. IMF ve OECD Türkiye'nin 2010 yılında %6.5 civarında büyüyeceğini tahmin ediyor. İş Yatırım ise Avrupa ekonomisindeki kırılganlıklar nedeniyle tahminini %5 seviyesinde tutuyor.

Ekonomide görülen toparlanmaya rağmen işsizliğin yüksekliği, kapasite kullanımının görece düşüklüğü, Avrupa'da ki büyümenin kırılganlığı gibi nedenlerle Merkez Bankası para politikası faizlerini bir süre daha düşük seviyelerde tutmaya niyetli bir duruş sergiliyor. Beklentilerden düşük gelen Mayıs ayı enflasyonu, et fiyatlarında yapılan düzenleme ve petrol fiyatlarındaki gerileme faiz artırımlarının zamanlaması konusunda Merkez Bankası'nın elini rahatlatıyor.

Şirket karlarının iyi gelmesi ve ekonomik verilerdeki düzelmeye rağmen Euro bölgesinde yaşanan borç krizi nedeniyle İMKB'de geçen ay %8 gerileme görüldü. MSCI Türkiye endeksi gelişmekte olan ülkeler ortalamasına göre %1.5 daha kötü performans gösterdi. 2010 sonu için belirlediğimiz 68,000'lik hedef değerimize göre borsa için %25 artış potansiyeli buluyoruz. Hisse senedi piyasası için fiyatlardaki gerilemeleri alış fırsatı olarak gördüğümüz "BİRİKTİR" görüşümüzü koruyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019