Bir yargı kararının öğrettikleri
17 Haziran 2016 tarihli Resmi Gazete’de önemli bir Anayasa Mahkemesi kararı yayımlandı. Karar baştan sona hukuk dersi notlarıyla dolu. İdarenin, yargı organlarının, vergi hukukçularının, mükelleflerin, özetle bütün tarafların alabileceği dersler var bu karardan.
Konunun özeti
Başvurucu, hurda plastik ticareti yapmaktadır. Başvuru konusu, hurda plastikten imal ettiği granülün tesliminin KDV’den istisna olup olmadığına ilişkindir. Başvurucu konuyu 2004 yılında Deftedarlığa sormuş, Defterdarlığın istisna olduğu yönünde özelge vermesi üzerine özelge doğrultusunda işlem yapmaya başlamıştır.
Başvurucu, başka defterdarlıkların başka mükelleflere farklı görüş verdiğini görmesi üzerine Mart 2005’de Defterdarlığa konuyu yeniden sormuştur. Bu defa verilen özelgede, granül hale getirilmiş plastik tesliminin istisna olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu da bu tarihten sonra özelge doğrultusunda işlem yapmış ve teslimlerinde KDV hesaplamıştır.
31.12.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 97 seri no.lu KDV Genel Tebliği’nde, plastik hurda ve atıkların çeşitli işlemlerden geçirilip işlenmesi sonucunda elde edilen ve genellikle plastik esaslı malzeme imalatında hammadde olarak kullanılan plastik granül ve benzeri ürünlerin tesliminin istisna kapsamında olamadığı açıklanmıştır. İlgili vergi dairesi başvurucudan, 2004 ve 2005 yılları beyannamelerinin son verilen özelge ve tebliğ çerçevesinde düzeltilmesini talep etmiştir. Başvurucu, kendisine verilen özelgeler doğrultusunda işlem yaptığını, tebliğin yayımından sonra yürürlüğe girdiğini, bu nedenle düzeltme yapmayacağını vergi dairesine bildirmiştir. Bunun üzerine vergi dairesi re’sen vergi tarh ederek başvurucuya tebliğ etmiştir.
Başvurucu; yapılan işlemlerinin tamamının idarece verilen görüşe dayalı olarak yapıldığını ve KDV'nin özelliği gereği yansıtılabilir bir vergi olduğunu ve nihai tüketici üzerinde kaldığını, davalı idarenin görüşleri doğrultusunda hareket edilerek vergisiz satış yapıldığını ve bu aşamadan sonra kendilerinden bu verginin istenilmesi hâlinde müşteriye yansıtma imkânının bulunmadığını ileri sürerek 2004 ve 2005 yılına ilişkin re’sen tarh edilen vergilerin kaldırılması talebiyle vergi mahkemesinde dava açmıştır.
Yargılama süreci sonucunda, 2004 yılı tarhiyatı kaldırılmış, 2005 tarhiyatı ise kesinleşmiştir.
Adil yargılama hakkının ihlali yönüyle inceleme
Anayasa Mahkemesi, aynı konulu yargı kararları arasındaki çelişkinin adil yargılama hakkını zedeleyip zedelemediğini incelemiş ve özetle; aynı konuda verilen iki farklı kararın bir dönem yeterli açıklıkta olmayan mevzuat hükümlerinden ve idari uygulamalardan kaynaklandığı, mevzuattaki boşluğun içtihat yoluyla giderilmesi aşamasında verilen her iki kararın da tatmin edici gerekçe içerdiği, konuyla ilgili farklı kararların istisnai olarak başvurucu hakkında verilenler ile sınırlı olduğu, hukuki güvenliği sarsacak nitelikte yaygınlık kazanmadığı, kararlar arasındaki farklılığı giderecek yeterli mekanizmalann bulunduğu değerlendirilerek ihlal olmadığı sonucuna varılmıştır.
Mülkiyet hakkının ihlali açısından inceleme
Anayasa Mahkemesi, aşağıda özetlenen gerekçelerle, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
- KDV, ekonomik zincirin üretim aşamasında bir sonraki aşamaya yansıtılarak aktarılan ve nihai olarak tüketicinin, mal veya hizmet alıcısının üzerinde kalan ancak her aşamadaki katma değer miktarının vergi oranındaki kısmı o aşamadaki üretici veya satıcı tarafından vergi idaresine ödenen bir vergi olduğundan geçmişe dönük vergi tarhiyatı, mükellefin onu zincirin sonraki aşamasına yansıtamaması nedeniyle üzerinde kalmasına sebep olmaktadır.
- Başvurucunun daha önce idarenin görüşü doğrultusunda yerine getirdiği işlemlerinin sonraki dönemde yürürlüğe girmiş düzenleme hükümleri esas alınarak vergileme dönemi bittikten sonra re’sen vergi tarhiyatına tabi tutulması mevcut koşullar altında başvurucunun önceden öngörebileceği bir uygulama olmaktan uzaktır. Bu nedenle başvurucudan bu ödemelerin vergiye tabi olacağını öngörmesini beklemenin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
- Açıklanan nedenlerle somut olayda 31.12.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 97 seri no.lu Genel Tebliğ'e dayanılarak 2005 yılı vergilendirme dönemi için sonraki yıllarda re’sen yapılan vergi tarhiyatı işlemlerinde Anayasa'nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan verginin kanuniliği ilkesi gereği kanuni düzeyde sağlanması gereken öngörülebilirliğin ve anlaşılabilirliğin sağlanamadığı, kanun hükümlerindeki belirsizliğin kanun altı idari uygulamalar ve düzenlemeler veya yargısal içtihatlarla da giderilemediği, bu durumda başvurucu tarafından 2005 yılında gerçekleştirilen işlemlerin vergilendirilmesi bakımından öngörülebilir ve anlaşılabilir kanuni dayanağın bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alman mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerekir.
Karar
Anayasa Mahkemesi, yukarıda özetlenen gerekçelerle, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme, kararın bir örneğinin, mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarını giderecek şekilde yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili vergi mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.