Bir varmış, bir yokmuş
İlginç bir dönemi geride bırakıyoruz; her şey var, hiçbir şey yok. Herkes konuşuyor ve kimse birbirini dinlemiyor, bilgi kirililği ise anormal boyutlara ulaşmış. Ramazan ayı ve arkasından gelen bayramın taşıması gereken anlam ise büyük ölçüde unutulmuş, aklı nefsin üstüne çıkararak ortak aklı egemen kılmak ve eski kırılganlıkları geride bırakmak mümkün olamamış. Aşırı değerli Türk Lirası nedeniyle ihracatçı ve diğer üreticiler ağlıyor, finansal piyasalar kendi hayallerini fiyatlıyor ve gerçekmiş gibi pazarlamaya çalışıyor; siyasiler ise ayrı bir dünyada yaamaya devam ediyor. Hiç kimse bu yılın son çeyreğinde ve devamında nelerin yaşanacağı ile pek ilgilenmiyor, olası tehlikelere karşı çözüm arayışı gündeme gelmiyor... Şuursuzluğun etki alanı genişleyip çaresizlik arttıkça, belirsizlik ve kırılganlık tırmanışını sürdürüyor.
Sözde sermaye piyasası uzmanı olan kişiler veya pazarlama amaçlı araştırma raporu hazırlayanlar ise referandumla bğlantılı ahkam kesiyorlar. Güçlü evet durumunda Türk Lirası daha da değerlenir, piyasalar yükselirmiş, aksine güçlü hayır durumunda ise iktidardaki siyasi partinin itibar kaybettiğinden hareketle tam aksi yaşanabilirmiş. Piyasalar güçlü evet çıkacağını tahmin ediyor ve bunu fiyatlıyormuş!..
Eğer bu analiz doğru ise Türk Lirası'nın aşırı değerli oluşundan şikayet edenlerin olumsuz yönde oy kullanması ve bu yönde devreye girmesi gerekiyor. Fakat nedense sektörel birlikler nasıl oluyor ise, belki de bertaraf olmak istemedikleri için olması gerekenin aksi yönde telkinde bulunmayı ihmal etmiyorlar... Tamamen duygusal nedenler çakırların nerede olduğunun saptanmasını engelliyor, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor... Sahip olduğu şeylerin kıybetini onları kaybettikten sonra anlayan duygusalların sayısı zaman içinde erir iken tamamen duygusal olabilme çabası içine girenlerin sayısı artıyor, öngörülemeyen bir değişim yaşanıyor fakat beraberinde sistemik risk artışını da getiriyor.
Referandumdan çıkacak sonuç ne olur ise olsun geçici bir dalgalanma sonrasında Türk Lirası'nın aşırı değerli konumunu koruması için çaba harcanacağı kesin. Siyasi iradede ihracatçılar için bir şeyler yapıyormuş gibi görünüp oların gazını alacak fakat durumlarını değiştirecek hiçbir şey yapmayacak, yapamayacak. Tam aksine küresel gelişmeler nedeniyle üreticiler açısından sıkıntı yaratan eğilimlerin güçlendiğini ve içerideki yetkiilerin örgütlenmiş bir sorumsuzluğun arkasına girerek başta ihracatçılar olmak üzere üreticileri yalnız bıraktıklarını göreceksiniz. Gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları para politikalarını iyice gevşetecekler; bu durum bir yandan borçlanmayı kolaylaştırarak Türk Lirası'nın daha da değerlenmesi veya aşırı değerli konumunu korumasını sağlayacak, diğer yandan temel hammadde fiyatları yükselecek ve maliyet kökenli enflasyon baskısı artacak. İçeride gerek kamu kesimi, gerekse mali sektör, enflasyon ve faizlerin artmasını engellemek adına Türk Lirası'nın daha da değerlenmesine yeşil ışık yakacak... Bugünkü söylemler sizleri yanıltmasın, oyalamasın!
Kamu kesimi ve mali sektörün mevcut politikaların değişmesine tahammülü olmadığı için böyle olacak. Yok eğer onların çabalarına rağmen Türk Lirası değer kaybediyor ise daha önce hiç yaşanmamış durumlar söz konusu olabilir!..
Ne dersiniz bu Ramazan ayında yanlışlarımızdan arınıp doğruyu bulmak ve kimseye haksızlık yapmamak çabası lehine somut bir şeyler yaşayabildik mi? Yoksa hiçbir şey değişmedi mi? Hala kaybedebileceğimiz bir şeyler olduğunu unutmayın, aklınızı başınıza toplayıp görüş körlüğünden uzaklaşmaya bakın. Tedbirli olmalı ihmal etmeyin. Hepinizin Ramazan Bayramı kutlu olsun...