Bir varmış, bir yokmuş...
Geçtiğimiz hafta finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler geleceğe yönelik endişelerin etkisi altında kaldı; fiyat oynaklığı bir yıl öncesini anımsatacak ölçüde yükselirken riskten kaçınma eğilimi belirleyici oldu. Mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı bilinci etkisini hissettirmeye başladı. Finansal piyasalardaki beklentiler ile ekonomide yaşanan eğilimler arasındaki uyumsuzluk, kurtarma ve destek paketlerinin gelecekteki maliyeti veya bunu kontrol etme amacıyla canlandırma önlemlerinin geri çekilmesi ile yaşanacak kaos, etkili düzenlemeler konusunda çözüme yönelik herhangi bir uzlaşının imkansızlığı gibi faktörler etkili oldu. ABD ekonomisinin üçüncü çeyrekte yüzde 3,5 oranında büyümesi, şirket kârlarının beklenenden iyi çıkması veya finansal piyasaların yetkili kurumlara istediği her şeyi yaptırabiliyor olması gibi unsurlar yeterli olamadı. Orta vadeli gelecek zaten pek parlak değildi, kısa vadede olumsuzlaşmaya başladı. Sürdürülebilir olmayan durumdan sürdürülebilir olana geçişin çok sancılı olacağı ve bu süreçte sistemik kırılganlığın artış eğilimini koruyacağı kanaati genel kabul görmeye başladı. Masallar ise artık dinliyenleri etkilemiyor, dolmuşa bindiremiyor!..
Bakıyorsunuz dolar diğer paralara karşı değer kaybettikçe sermaye piyasaları yükseliyor, başta petrol olmak üzere emtia fiyatları bu yukarı harekete eşlik ederek enflasyonist baskıları harekete geçiriyor, gayrimenkul fiyatları ise ya yerinde sayıyor ya da geriliyor. Merkez bankaları moraller bozulmasın diye faizleri 2010 ikinci yarısına kadar yükseltmeyeceği ve canlandırma paketlerini çekmekte acele etmeyeceğiz diyerek sermaye piyasalarına moral vermeye çalışıyor; fakat bu söylem doların değer kaybını hızlandırması ve emtia fiyatlarını koşturması nedeniyle beklenen etkiyi sağlayamıyor. Tüm bu süreçte ekonomide sıkıntıya sebep olan sorun ve dengesizlikler büyümeye devam ediyor. Kredi krizini çözeyim derken her şey karışıp kördüğüm oluyor, belirsizlik ve kırılganlık tırmanıyor. Birileri çok geçmeden riskini azaltmaya çalıştığında fiyat oynaklığı tırmanıyor, moraller bozuluyor; dolar değerleniyor, sermaye piyasalarındaki gerileme emtialarda yaşanana fark atmaya başlıyor. Etkili ve yetkili kesimler bu sürece daha fazla müdahil olamıyor, küreselciler sürdürülebilir olmadığı bilinen süreçte daha ne isteyebileceklerini bilemiyorlar!
Bu konuyla ilgisi yokmuş gibi görünen bazı durumlara ilişkin tartışmalar da genel güvensizliğin büyümesine katkı yapıyor. Üst düzey yöneticilerin aldığı astronomik ücret ve primleri diline dolayan siyasiler işin sonunun nereye varacağını göremiyor ve bu nedenle güven vermiyor. ABD'de sağlık hizmetinin kamusal hale gelmesi de bu kapsama giriyor. Bunlara itirazım yok ve yanlış olmadığını düşünüyorum; fakat her şey değişmeden uygulanabilir olmadığını da çok iyi biliyorum, fakat bu konuyu sürekli gündemde tutanların yeterli bilince sahip olmadığını da görüyorum. Küreselleşme denilen kuralsızlık sayesinde faaliyet gelirleri erirken faaliyet dışı gelirler devreye girmese bugünün tartışma konuları çok daha farklı olabilirdi! Faaliyet dışı gelirler hızla büyüdü, kısa vadeli kredilerle desteklendi ve herkes doğrudan veya dolaylı bir pay aldı; şirket ortakları daha yüksek temettü, devlet daha çok vergi, yöneticiler daha yüksek ücret ve pirim aldılar. Bu tür gelirlerin devamlılığı mümkün değildi ve bu sebeple bağımlı olunmaması gerekirdi. Ayrıca faaliyet dışı gelir üreten pozisyonlar eğilimler değiştiğinde büyük zararlar da üretebilir, büyük batışların sebebi olabilirdi. Kredi derecelendirme kurumlarının bunu dikkate alarak pek çok şirketin ve onu destekleyen bankaların notunu düşürerek herkesi uyarması lazımdı. Ama olmadı, kimse görevini yapmadı ya da yapması engellendi, faaliyet dışı gelirlere aşırı bağımlı hale gelindi ve sonunda balon patladı. Üst düzey yöneticiler, gelirlerini etkilemeyecek ise neden aşırı risk alıp faaliyet dışı gelir peşinde koşsunlar? Yetkililer ne yapmaya çalışıyor?
Sadece ana faaliyete yoğunlaşılsın istiyorlarsa artık çok geç, eldeki pozisyonlar nasıl nakite çevrilecek ve borçlar kapanacak ve sermaye piyasaları bu baskıya dayanabilecek mi? Şirket ortaklarının temettüsü, devletin geliri azaldıkça ekonomide yaşanacak daralmaya nasıl karşı konulacak? Yok eğer faaliyet dışı gelirlere devam edilsin ama yöneticiler bu pastadan pay almasın diyorlarsa düşük gelirle aşırı sorumluluk üstlenecek işler ters giderse her şeyini kaybetmeyi göze alacak enayiler bulsunlar! Ya da bu tür faaliyetleri kamulaştırsınlar ve serbest piyasa bitti desinler!..
Kim ne derse desin yaşanan ve yaşanacak krizlerin en büyük sorumlusu küreselleşme denilen kuralsızlığı savunan ve medeniyet denilen kavramı yozlaştıranlardır. Bu saatten sonra yapılacak şey sürdürülebilir olmayan eğilimlerde ısrar etmemek, yaşanacaklara hazırlıklı olmaya çalışmaktır. Belki faturayı tümüyle üst düzey yöneticilere çıkararak kendilerini yıpratmamak bu anlama geliyordur!..
Bu saatten sonra söylenenler veya söylenmeyenlerin, yapılanlar veya yapılmayanların pek bir anlamı yok. Yanlış hesap Bağdat'tan dönüyor ve evdeki hesaplar çarşıya uymuyor. Bu saatten sonra doların düşmesi veya çıkması orta vadede yaşanacakları ve ödenecek faturaları çok fazla etkilemiyor. Ekonomik daralmada yeni dalgalara, fırtınalara hazırlıklı olmaya çalışmak dışında bir seçenek kalmadı!..