Bir uçtan diğerine savrulurken
Ocak ve Şubat aylarını büyük ölçüde panik ve her şeyi satın tavsiyeleri içinde geçiren piyasalarda son günlerde farklı bir tavır görmeye başlıyoruz. FED’in bir daha faiz artıramayacağını çünkü ABD’nin resesyonda olduğunu, değilse de girmek üzere olduğunu, düşünen piyasalarda görüşler bir kez daha değişiyor. Yüzde 1 olarak açıklanan dördüncü çeyrek ABD büyümesi sağlıklı bir büyüme değil. Zira artan stoklara ve ticaret hacmi daraldığı için daralan ticaret açığına dayanan bir toparlanma. Ancak diğer ana verilere baktığımızda, fabrika siparişleri, tüketici harcamaları, daralmaya devam etse bile toparlanan imalat endeksi ISM ABD’nin iyi bir birinci çeyrek geçirdiğini söyleyebiliriz. Elbette iyiden kastım 3% civarında bir büyümeden ziyade yüzde ikinin hemen etrafında bir seviye. Ancak bu resesyon olmadığı anlamına geliyor. Dahası zaten yükseliş trendi içinde olan Tüfe’ye ek olarak FED’in takip ettiği asli enflasyon endeksi PCE’ de 1.7% seviyesini görerek FEDin 2016 ortalamasını aşmış durumda. Kısacası eğer FED gerçekten verileri takip ederek bir strateji uygulayacaksa Mart ayında faiz artırmalı. Ama artırmayacağını biliyoruz zira global gelişmelerden kopuk bir adım olacaktır. Ancak gerek endüstriyel metaller ve hatta petrolde görülen yükseliş gerekse bugün açıklanacak olan istihdam verisinde ücret kalemi enflasyonun yavaş yavaş hayata döndüğünü düşündürüyor. Kısacası ABD’de işler yılbaşında iddia edildiği kadar kötü değil. Ama bu büyüme döneminin sonlarına yakın olduğumuz gerçeğini de değiştirmiyor. Çin ise halen soğukkanlı bir değerlemeden ziyade panik tepkilerin hakim olduğu bir konu görüntüsünde. Çin, ki bu aslında bir şanssızlık, ABD finansal krizinde gördüğümüz büyük bir çöküşle başlangıç noktasına dönmeyecek. Uzun yıllar sürecek bir krizle karşı karşıyayız. Bu nedenle her kötü veriden sonra şaşırmak veya aşırı kötümser bir tavır takınmak doğru olmayacaktır. Çin büyümesi ile likidite arasındaki ilişkiye baktığımızda yaklaşık 6 aylık bir gecikme ile etkileşim olduğunu görüyoruz. Ve şu anda hükümetin de onayı ile Çin’de önemli bir likidite genişlemesi söz konusu. Yani bu yıl içinde Çin’de işler “kötüye giderken” iyi ekonomik veriler görülmesi söz konusu olacaktır. Muhtemeldir ki bu tip verilerle beraber piyasa bu kez de en kötünün geride kaldığına inansın. Ama maalesef en kötü hala önümüzde bir yerde duruyor. 10 Mart ECB toplantısı ise BOJ sonrası çok daha büyük önem taşıyor. Piyasaların gözünde BOJ başarısız oldu (metallerde yükselişi destekleme konusunda ise gayet başarılı). Eğer ECB’nin atacağı yeni adımlar da başarısız olarak algılanırsa merkez bankaları piyasaları yönlendirme gücünü kaybetmiş olacak. Eksi faiz adımlarının uzun vadede sorunlu olduğunu düşünmekle beraber ECB’nin bir süre için piyasaları avutacağını düşünüyorum. Ancak bu adımlar ne Brexit konusunu ne yapısal problemleri ne de demografik gelişmeleri çözebilir. Bu nedenle yatırımcılara tavsiyem 2016 yılının güzel aylarını “her şey düzeliyor” gözlükleri ile değil hazırlanma fırsatı olarak değerlendirmeleri olacaktır.