Bir şeyler yapmak gerek
FED’in 85 milyar dolarlık alımlarını 20 milyar dolarlar seviyesine azaltmasının Eylül ayı içeresinde başlatılacağı düşüncesi gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde olumsuz rüzgarların esmesine sebep oldu. Gelişmekte olan ülkelerin tümünün paraları dolar karşısında değer kaybına uğradı. Şimdi bol likidite döneminin azaldığını, en iyinin geride kaldığını bilerek, her ülke bir şeyler yapma çabası içine girecektir. Burada önemli olan dengeli, sakin bir tavır içerisinde uluslararası olumsuzluğa, ulusal olumsuzluklar eklememektir.
FED’in bol likidite döneminden çıkma kararının ardından gündeme gelen belirsizlikler gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde korku, kuşku içinde bir beklenti yarattı, yaratmaya devam ediyor.
Bunun sonucunda piyasalarda hakim olan düşünce bir şeyler yapılması gerektiği yolunda Merkez Bankası’nın müdahalelerinin sonuçlarının yanı sıra, yine de bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyorlar. Esas itibariyle faizlerde bir yükseliş beklentisi de piyasalarda gündeme gelmiş durumda.
FED’in sisteme bol likitidite verip, ucuz para yaratması ile gelişmekte olan ülkeler ve onların içinde yer alan ülkemiz iyi büyüyen ve iyi imkanlara sahip olan bir dönemi yaşadı. Ve bu dönemin değişmemesi gerektiği bir anlamda gelişmekte olan ülkeler için, istenmeyen bir durum olarak ortaya çıktı.
Ancak; Amerikan ekonomisinde belli bir düzelme dönemine girilince FED kendileri açısından olması gerekeni ortaya koyup likidite daralmasına gidileceğini tahvil alımlarını bu yıl sonuna doğru azaltacağını belirtti. Bu gelişmekte olan ülke piyasalarında bir olumsuzluğa neden oldu. Ama yine de bunun ertelenebileceği düşüncesi ile ilgili yorumlar yer yer gündeme geldi.
Ne zaman ki FED’in Eylülde likidite musluklarını kısacağını belirtmesi, gelişmekte olan ülkeler piyasalarında önemli sorunlar yaratmaya başladı. Dolar karşısında paraları ard arda değer kaybetti. Yine de dört beş aylık bir erteleme olabileceği beklentisi bazı yorumcular tarafından ortaya konulmaya devam ediyor. Böyle de olsa, başlamış olan korku ve endişe o dört beş ay içerisinde de devam edecektir. Bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yabancılardan bir bölümü TL’den çıkıp dolar satın almaya başladılar. Doğal olarak bunun sonucunda Merkez Bankası’nın alımlarına karşı doların yükselmesi sürüyor.
Şu anda bir yandan doların 2 lirayı görmesi korkusu gündemde. Bunun önlenebilmesi için Merkez Bankası’nın yeni bazı adımlar atmasını önerenler faizde 50 baz puanlık son artışın yeterli olmadığını iddia ediyorlar ve yeni bir artış beklediklerini ortaya koyuyorlar.
Aslında bu gelişme sadece bize bağlı bir gelişme değil. Dünyanın bir çok ülkesinde bize benzer problemler yaşanıyor. Yeni yaşanabileceklerden biri doların euro karşısında değer kazanması ile ortaya çıkacak sonuç. Eğer orada da bir gelişme olursa, gelişmekte olan ülkelerin paralarındaki kayıplar sürmeye devam edecektir. Korku sadece bizim değil bize benzer tüm ülkelerin korkusu. Burada bizim açımızdan söz konusu olan olumsuzluk ise buna iç piyasadaki bireylerin tavırlarının kilitlenmeye yönelik olması şeklinde görülebilir.
Bu dönemde hepimiz için bilinmesi gereken en iyinin geride kaldığı, FED’in yeni kararları ile yeni dengelerin oluşacağı, daha dar likiditeli bir uluslararası ortamda kendimize uygun yer aramamız gerektiğidir. 2008 krizinin sonrasında nasıl bir belli denge oluşmuşsa FED’in 85 milyar dolarlık alımlarını 20 milyar dolarlar seviyesine indirmesi sırasında da yeni dengeler oluşacaktır. Burada önemli olan uluslararası gelişmelerin üstüne yerli olumsuzlukları eklememektir. Sağduyulu ve doğru kararların alınması yolunda el birliği ile hareket etmektir. Yani bir şeyler yapmak gerekir, ama bunun dengeli ve sakin bir şekilde yapılması doğru olacaktır.