Bir şeyler yapmak gerek…
Temmuz ayı ihracatımız 28 ay üst üste artışın ardından ilk kez yüzde 5.5 gerileme göstererek olumsuz bir tablo ortaya koydu. İhracatçılar önümüzdeki iki ayda da ihracatta bir canlılık beklemediklerini ancak, Ekim ayından sonra şarta bağlı olarak toparlanma beklediklerini söylüyorlar. AB ile Gümrük Birliği içindeki olumsuzluklar başta olmak üzere, dünya ticaretinde bizi rekabette geri düşüren birçok unsur söz konusu. O nedenle dış ticaretimiz önündeki engelleri sıralayıp, aşmak için sürekli girişim içinde bir şeyler yapmamız gerekiyor…
2010 Şubat'ından bu yana sürekli artış kaydeden ihracatımız 28 ay sonra Temmuz 2012 'de yüzde 5.5'luk gerilerken, ihracatçılarımız düşüşün önümüzdeki iki ayda da süreceğini Ekim ayından sonra toparlanmasını beklediklerini açıklıyorlar. AB pazarı başta olmak üzere pazardaki ihracat pazarlarındaki daralmaların sürdüğünü sepet kurun 2 liranın altına düşmesi halinde Pazar kayıplarının artabileceği korkusunu da dile getiriyorlar. Bir başka olumsuzluk olarak da Güney Kore ile serbest ticaret anlaşması imzalayan AB'nin Singapur, Hindistan, Japonya gibi ülkelerle de yeni STK imzalama hazırlığında olmasını gösteriyorlar.
Çok uzun süredir ihracatçılarımızın başarılarıyla yeni pazarlar kazanarak ihracatımızı artırdığı dönemin ardından yaşamakta olduğumuz bu olumsuz dönemde yeni bir şeyler yapmamız gerektiği ortaya çıkıyor…
Bunlardan biri ihracatımız içersinde yüzde 56'lara kadar yükselmiş olan ve yaşadıkları krizler nedeniyle yüzde 37'lere kadar gerileyen geleneksel pazarımız AB ile Gümrük Birliği nedeniyle yaşadığımız olumsuzlukları ortadan kaldırmak için girişimde bulunmalıyız. Gümrük Birliği'ne bağlı olarak hakkımız olan "malların serbest dolaşımını" engelleyen tır geçiş karnesi kısıtlaması ve tır şöförlerine vize gibi sorunları aşmak için AB'de müzakere başlatmalıyız.
Aynı şekilde AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı her STK sonrası o ülkeler bize AB üyesi ülke gibi gümrük indirimiyle ihracat yaparlarken, bizim o ülkeye ihracatımızda yüksek gümrük duvarlarıyla üçüncü ülke muamelesi görmemizin yarattığı olumsuzluğu ortadan kaldıracak girişimde bulunmalıyız. AB ile STK imzalayan ülkelerin bizimle de eş zamanlı STK imzalamasını gerçekleştirebilmeliyiz. AB'nin imzaladığı eski STK'lar konusunda başta Amerika pazarı olmak üzere yaşadığımız olumsuzluğa yenilerini eklenmesini önleyecek önlemleri almak için AB ile bu alanda da müzakere yapmalıyız.
Sürekli olarak "Stratejik işbirliğini" siyasal alanda dile getirdiğimiz Amerika ile mutlaka özel statülü bir ticari yapı oluşturmalıyız. Ya imzalanan bir STK ile AB anlaşmasının ABD lehine ortaya koyduğu olumsuzluğu gidermeliyiz. Ya da Amerika'nın birçok ülkeyle imzaladığı gümrüksüz ürün pazarlamayı içeren Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşmasını bizimle de imzalamasının müzakeresini vakit kaybetmeden başlatabilmeliyiz. Böylece, dünya ithalatının yüzde 10'nun üzerinde 1.5 trilyon dolar üzerinde ithalat yapan bu pazarda hakkımız olan yeri edinebiliriz. Aynı şekilde önemli dış ticaret açığı verdiğimiz dünyanın 2. Büyük ekonomisi ve 1 trilyon dolar üzerinde ithalat yapan Çin ile de ticaretimizi dengeye getirecek anlaşmalar yapmalıyız.
2023'te 500 milyar dolar ihracatı hedefleyen Türkiye'nin hedefi dünya nüfusu içersindeki yüzde 1'lik payının üzerinde bir payı dünya ticaretinde elde etmek olmalıdır. Türkiye, yukarıda saydığım olumsuzlukları aşarsa bunu rahatlıkla başaracak ürün kalitesine ve rekabet gücüne sahiptir. Çevresindeki en güçlü sanayi üretim ağına sahip olan ve ihraç edebileceği tarımsal ürün imkanı da olan ülkedir. İhracatının zaman zaman yüzde 60'ını aşan kısmını Gelişmiş ülke pazarlarına yapabilecek kaliteye ulaştırmayı başarmış olması bunun göstergesidir.
O nedenle şimdi bizim önümüze konulan rekabetimize ket vuran engelleri aşmak için önce olumsuzlukları sıralamamız, bunları aşacak siyasal girişimleri birbiri ardından ve sürekli olarak yapmamız gerekir. Bugün yaşadığımız tablo, başta AB ve Gümrük Birliği ilişkilerimiz olmak üzere birçok pazarda haksızlığa uğramamızı, rekabet gücümüzün engellendiğini gösteriyor. İşte onun için "Birşeyler yapmak gerek…" diyerek yazımı noktalıyorum.