Bir radyo yayınının düşündürdükleri...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

 

Deutsche Welle'nin Türkçe yayınlarını kaçırmamaya çalışıyorum. Haberlerin yanısıra biribirinden ilginç, öğretici konular işliyorlar, araştırmalara yer veriyorlar. Dün sabah yayınladıkları araştırma sonuçları, eğitimle ilgili olarak benim uykularımı kaçıran endişelerin Almanya için de geçerli olduğunu anlatıyordu. Şöyle bir sonuç ortaya çıkmıştı: Pek çok lise öğrencisi demokrasi ile diktatörlük arasındaki farkı bilmediği gibi, yakın tarihin önemli olaylarından da bihaberdi. Ne yazık ki, radyoyu geç açmış, araştırmanın ancak sonunu dinleyebilmiştim. Hemen Deutsche Welle'nin internet sitesine girdim, bakın haberde neler yazıyordu:
Berlin Üniversitesi'nden Profesör Klaus Schröder, yaklaşık 6 bin 600 öğrenciyle yaptığı bir araştırmanın sonucunda hayretler içinde kalmış. Özellikle 16-17 yaş grubuyla gerçekleştirdiği araştırmada Profesör Schröder öğrencilere, Almanya'da 1933 yılından bu yana kurulan devletler hakkında bilgi ve görüşlerini sormuş.

Peki, "Nazi Almanyası" olarak bilinen Büyük Alman İmparatorluğu, Berlin Duvarı ile birbirinden ayrılmış doğuda Alman Demokratik Cumhuriyeti ve batıda Federal Almanya Cumhuriyeti ile 1990 yılında birleşmeden doğan Federal Almanya Cumhuriyeti hakkında öğrenciler neler söylemiş?
Profesör Schröder, öğrencilerin verdiği cevaplar karşısında şaşkına döndüğünü söylüyor:
"Öğrencilerin yüzde 40'ı diktatörlük ve demokrasi arasındaki farkı bilmiyor. Örneğin Nazi Almanyası'nın bir diktatörlük olduğunu kavrayamıyorlar. Birçoğu da Almanya Demokratik Cumhuriyeti'nin diktatörlük olmadığı kanısında. Her iki öğrenciden biri, birleşmeden önceki Federal Almanya Cumhuriyeti'nin bir demokrasi olmadığını düşünüyor. Hatta yüzde 60'lık bir oran, bugün yaşadıkları ülkenin de bir demokrasi olmadığını söylüyor."

Profesör Schröder bu sonuca neyin yol açtığını şu şekilde ifade ediyor: "Verilen hükümler bilgi seviyesi ile yakından bağlantılı. Daha fazla bilen öğrenciler, dört sistem arasında ona göre daha net ve ayırt edici yargılarda bulunabiliyorlar."

Uzmanlar öğrencilerin bu yanıtları vermesinde kökenlerinin de önemli rol oynadığını belirtiyor. Araştırma sonuçlarına göre göçmen aile çocuklarının Almanya ile ilgili aileden gelen bir tarih bilgisine sahip olmadıkları için verdikleri yanlış yanıtların sayısı da daha fazla.

Ancak araştırmanın geneli açısından bakıldığında öğrencilerin cevaplarını etkileyen en büyük etkenin eğitim sistemi olduğu görülüyor. Zira öğrencilerin verdikleri yanıtlarda kullandıkları bilgilerin yüzde 80'ini sadece okuldan edindiklerini belirtiyor. Profesör Schröder de aynı fikirde. Hatanın eğitim sisteminde olduğuna dikkat çeken profesör, müfredattaki yenilikler sonucu, derslerde temel bilgilerin aktarımından çok analitik düşünmenin öğretildiğini vurguluyor.
"Bilgi olmazsa, öğrenciler neyi analiz edecek?" diye soran Profesör Klaus Schröder olması gereken eğitim tarzını şöyle özetliyor: "Söz konusu olan bir dizi olguyu ardarda sıralamak değil. Tam tersine bilgilerin birtakım değerlere bağlı olarak aktarılması gerekiyor. Okulda verilen her ders gibi tarih dersinin de sonuçları açık bir ders olmadığı öğretmenler açısından net olmalı. Bu noktada belirleyici olan anayasamızda değerler arasında yapılan düzenleme ve sıralamadır. Ancak bilgilerin bu değerlere bağlı olarak aktarılması sayesinde geçmiş ile ilgili de değerlendirmelerde bulunmak mümkün olabilir."

Benim ülkemizde hemen her alanda sık sık karşılaştığım, televizyonlarda yayınlanan söyleşilerde, yarışmalarda kimi kez acı bir gülümsemeyle izlediğim bir durumun Almanya'da da yaşanması yüreğimi ferahlattı mı, elbette ki hayır…

Hatta, daha da endişelendim, çünkü bizde bilgi yeterince verilmediği gibi, ezberci eğitim nedeniyle analitik düşünce neredeyse hiç öğretilmiyor. Böylesine derin bir konuyu önümüzdeki haftalarda da sürdürmek istiyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar