Bir özel serbest ticaret şekli
Büyük Türkçe Sözlük’de serbest kelimesinin tanımı, diğer tanımların yanı sıra, "hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin ve bazı kurallara bağlı olmayan" diye verilmiş. Serbest ticaret bu sonuncu anlamda tanımlanmış. Yani ticaret serbest ama o kadar da serbest değil. Bazı kurallara bağlı olmayan ticaret. Zurnanın zırt dediği yer de bu tanımdaki ‘bazı’ kelimesi. Bu bazı kurallar ne ola ki? Dış ticaret yapanlar gayet iyi bilirler. Dış ticareti serbest olmaktan çıkaran şeylerin başında gümrük ve kotalar (genel veya ürün bazında) gelir. Gümrükler ve kotalar kalksın bu ticaret serbest olur. Olur ama o ‘bazı’ kurallar olmasa.
Bu bazı kurallar çok çeşitli. İthalat için döviz kısıntıları ve ‘zararlı ve/veya uygun olmayan’ malların ithalatının tanımı arasında bir sürü çeşidi var. İthalat ‘serbest’ olduğuna göre ithalat kısıtlaması yapamayan ülkeler yaratıcılıklarını kullanıp serbest ama o kadar da değil derler. Söz gelimi ‘Rules of origin’ düzenlemeleri, kalite standartları, gereksiz ‘sanitary’ ve ‘phyto-sanitary’ şartlar, mantıksız paketleme, etiketleme ve ürün standardı tanımları, ülkeye ithalat/ihracat yapacak yetkide ülke ve firma kısıtlamaları, aşırı dokümantasyon gereksinimleri, mesleki ve sağlıkla ilgili kısıtlamalar, iş kanunlarıyla ilgili kısıtlamalar, ithalata karşı devlet teşvikleri, fiyat kontrolleri, ürün tasnifleri yolu ile kısıtlama, alt yapı yetersizliği bahanesiyle kısıtlama, döviz kontrolleri, mevsimsel veya sık sık değişen ithalat rejimleri, paraya aşırı değer kazandırılması, ve gümrük zorlukları. Seçin seçin kullanın.
Bu saydıklarımı genellikle küreselleşmeden umudunu kesen, kesmese bile fena halde canı yanan ve en önemlisi kısa vadeli politik çıkar değil de iş işten geçmeden uzun vadeli çözüm düşünen ülkeler kullanırlar. Hemen geri kalmış ülke menopozu, korumacı kafa diye bağrışmadan 2012-2013 arasında G-20 ülkelerinin 100 adet serbest ticaret kısıtlayıcı tedbir getirdiğini söyleyeyim.
En sık kullanılanlar, damping iddiası ile gümrük arttırılması.
G-20 ülkelerinin bile ithalatı kesecek çeşitli önlemler alması iyiye işaret etmiyor elbette ama, bunu halen kalkınmakta olan ve bir türlü kalkınamayan ülkelerin taklit etmeleri hiç iyiye işaret etmiyor. Bunun nedeni basit, bu ülkeler artık ithalat yapmadan ihracat yapamayacak hale geldiler. İthalat azaldıkça eninde sonunda ihracat da azalacaktır. Cepleri döviz dolu ülkeler bunu çok dert etmezler. Hele ellerinde para basma makinası bulunan ülkeler hiç dert etmezler. Geriye kalanlar için bu büyük derttir.
Şimdi gelelim Türkiye’mize ve çok özel bir serbest ticarete. Son on senede ABD ve AB, piyasalarında durgunluğu önlemek için 1.5 trilyon dolar para attılar. Bastılar bastılar attılar. Para dediğiniz kağıt parçalarıdır. Yenmez, içilmez, uçmaz, kaçmaz. 1.5 trilyon dolar yastık altında saklanmaz, sünnette hediye diye verilmez. Bu sermayedir ve sermaye para kazanmak zorundadır. Yani bir yerlerde işletilmelidir. Bu parayı ellerine geçirenler "nerede işletelim" diye düşündüler. ABD ve AB ülkelerinde bu para para kazanacak olsa, yani bu ülkelerde bir canlılık olsa para basmaya gerek kalmazdı. Onun için bu paralar sermayenin giriş ve çıkışının serbest olduğu, rantın yüksek olduğu ülkelere gitti. İşte küreselleşmede esas serbest olması istenen bu tür ticaret: Sermaye giriş çıkışı. Para istediği ülkeye, istediği zaman, istediği miktarda girebilmeli, istediği kadar karını istediği yere aktarabilmeli ve istediği zaman çekip gidebilmelidir. Bu 1.5 trilyon basılmadan önce var olan sermayeye 1.5 trilyonu da ekleyin işte o kadar para serbestiyet istiyor. Bu ticaret başka ticarete benzemiyor. Serbest ticaret anlaşmalarıyla ithal ettiğiniz malları isterseniz bir süre sonra kısıtlarsınız. Velakin getirdiğiniz parayı "Çok geldi vallahi. Biraz kısıtlayalım" derseniz Brezilya’ya dönersiniz. Bu serbest ticareti kısıtlama ihtimali olan ülkeler bile hedef olurlar. Yakın zamanlardaki politik gelişmelere bir bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Bu kadar ticarete mani olmak için babayiğitlik sökmez. “Gel” derseniz gelirler, “Git” derseniz giderler ama “Aman gitmeyin” derseniz dinlemezler.
Sağlıcakla kalın