Bir okurun sorusunu yanıtlarken...
Geçenlerde bir elektronik posta aldım. Bir okurum, üniversite mezunu olduğunu ancak ne kadar izlerse izlesin finans ve bankacılık konularını kavramakta zaman zaman güçlük çektiğini belirterek birkaç sorusu olduğunu ifade ediyordu. Önce yaptığını özetlemiş, sonra da sorusunu yöneltmişti bu okurum:
"Sizce gayrimenkul yatırımı mı, yoksa vadeli TL yatırımı mı kısa ve uzun vadede avantajlıdır. Biz 300 bin lira değerinde ve ayda bin lira kira getiren dairemizi sattık. Şimdi o parayla aylık 3 bin lira net faiz elde ediyoruz. Şöyle düşündük; kiracıyla uğraşmayız, dört yıl sonra para 400 bin lira olacak. Daire fiyatı da dört yıl sonra 400, hadi 450 bin oldu diyelim. Bu yol, yani daireyi satıp faiz kazancı elde etmek daha mı doğru sizce?"
Durumu kısaca bu şekilde özetlemiş okurumuz ve sonrasına ilişkin kaygısını da şu soruyla dile getirmiş:
"Tabii bu durumda mevduat faiz oranları bu düzeyden aşağı düşer mi, düşmez mi, bu bilinebilir mi acaba?"
Uzmanlık sorusu
Okurum çok basit gibi görünen bir uzmanlık sorusu soruyordu aslında. Hem de iç içe geçmiş birden fazla soru. Özetle şu yanıtı verdim:
"İfade ettiğiniz gibi yılda 12 bin lira kira getirisine karşılık 36 bin lira faiz elde etmek çok daha avantajlı.
Ne var ki dört yıl sonra konutun fiyatı 400-450 bin lira mı olacak, yoksa daha yukarı mı çıkacak, kestirmek zor. Ama çok daha düşük bir fiyat oluşması da söz konusu. Konut fiyatı konusunda arz-talep durumunu izlemeniz gerekir. Önümüzdeki en az birkaç yılda konut fiyatlarının, istisnai yerler ve özellikteki konutlar hariç, hızlı bir artış göstermesi beklenmiyor.
TÜİK'in konut satışlarına ilişkin verilerine göz atarsanız konut fiyatlarının nasıl seyredebileceğine ilişkin fikir sahibi olabilirsiniz.
Ancak şöyle bir durum da söz konusu. Belli bir süre sonra oturmak kaydıyla konut alacaksanız, belki elinizdeki o parayı bugünden, yani fiyatlar görece düşükken konuta bağlamak da iyi bir düşünce olabilir.
Mevduat faiz oranlarının aşağı düşmesi ise seçimlere kadar pek söz konusu olmayacak gibi. Mevcut hükümet de seçimlere kadar piyasayı coşturacak genişlemeci politikalar uygulayacak ve bu da paraya olan ihtiyacı artıracaktır. Paraya ihtiyacın artması da faizin yüksek seyretmesi demektir."
Seçenek de çok, bilinmeyen de...
Karar vermek dünyanın en zor işlerinden biridir. Hele hele başkası adına karar vermek çok zordur. Vereceğiniz bu karar karşınızdaki kişi ya da kitle için olumlu sonuç doğurursa sizden iyisi yok. Ama ya tersi olursa, o zaman da ne beceriksizliğiniz kalır, ne (duruma göre) kötü niyetiniz...
"2018'de ekonomi nasıl seyreder? Tasarrufu nasıl değerlendirmek gerekir?"
Elinde üç kuruş parası olanların yana döne yanıt aradıkları soru budur. Gelin yanıt verin bakalım...
TL cinsi tasarruf mu tercih edilmelidir, yoksa döviz cinsi tasarrufl ar mı?
TL tercih edilecekse mevduat faizi mi iyidir, tahvil bono gibi araçlar mı, hisse senedi mi, altın mı?
Döviz tercih edildiğinde dolar mı, euro mu? Ya da bu döviler yastık altında mı saklanmalı yoksa bankaya mı yatırılmalı?
Fiyatlar ucuz bulunuyorsa gayrimenkul mü alınmalı? Tercih gayrimenkulse konut mu, arsa mı?
Ya da okurumun yaptığı gibi konut fiyatlarının artmayacağı görüşünden hareketle eldeki konut satılarak faiz geliri mi tercih edilmeli?
Gayrimenkul fiyatları
Herhangi bir mal ve hizmetin fiyatını elbette o mal ve hizmetin üretim maliyeti ve kar marjı belirler. Ama maliyet ve kâr marjının üstüne çıkabilen bir belirleyici daha vardır: Arz ve talep...
İşte gayrimenkul fiyatları arz ve talep dengesizliğinin baskısı altındadır ve 2018'de de öyle olacak gibi görünmektedir.
Herkesin gördüğü gerçek, özellikle konutta büyük bir arz fazlası oluştuğudur. Bu fazla, konut fiyatlarını baskı altında tutmaktadır. 2018 yılında da bu durumun belirgin bir şekilde devam etmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Belli özellikte ve belli yerlerde bulunan konutları almak için acele edilebilir. Ama sıradan sayılabilecek konutlar için bir süre beklemek daha kârlı olabilir.
Faiz artar mı, düşer mi?
Finansal tasarruf araçları içinde Türk Lirası ve döviz neredeyse eşit paya sahip. Her ne kadar mevduat açısından bakıldığında TL daha fazla pay alıyorsa da biliniyor ki bankacılık sistemi dışında da önemli tutarda bir döviz tasarrufu var. Dolayısıyla TL ve dövizi birbirine eşit saymak pek yanlış olmasa gerek.
Peki 2018'de hangi tasarruf aracından ne kadar getiri beklenebilir?
Bu sorunun basit ve somut bir yanıtı yok ve olamaz da elbette. Ama tahmin yürütmek pekala mümkün...
Siyasetçiler bir taraftan sürekli olarak faizin düşmesi gerektiğini dile getiriyor, ama diğer taraftan da yine sürekli piyasaya para pompalayacak uygulamalara imza atıyorlar.
Şu durumda ne olacağı belli. 2018 yılında da para değerli olacak.
Buradaki değerlilik kavramıyla dövize karşı bir değerlilik kastediliyor değil elbette, o ayrı bir konu.
TL görece az olacak, bankalar TL peşinde koşacak, mevduatı artırmaya uğraşacak ve bu yüzden olabildiğince yüksek faiz uygulanmaya devam edilecek. Yani mevduat faizi şimdiki düzeyin altına öyle kolay kolay inmeyecek.
Dövizin seyri nasıl olur?
Türk halkını mevduat faizinden daha çok ilgilendiren döviz kurundaki gelişmedir. Acaba gelecek yıl döviz kuru nasıl bir seyir izleyecek?
2018-2020 yılı orta vadeli programında yer alan değerler şimdiden anlamını yitirdi. Öyle anlaşılıyor ki bu yılı 3.80-3.85 arasında bir dolar kuruyla kapatacağız, yıl ortalaması da 3.65 dolayında oluşacak.
2018 yılındaki fiyat artışı için yüzde 9-10 dolayında bir tahminde bulunmak pek yanlış olmasa gerek. Elbette daha bir yıl var ve gerçekleşmeyi etkileyecek bir dizi gelişme yaşanması söz konusu. Ama yüzde 9-10 dolayında bir oran söz konusu olursa, normal koşullarda döviz kurunu da bu oranda artırmak makul bir yaklaşım olacak.
Bu da bizi 2018 sonu için 4.20-4.25 arası bir dolar kuruna götürür. Ama bu demek değil ki yıl içinde 4.25'in üstü görülmez. Kur, muhtemeldir ki 2018'de de dalgalanacak, ama yıl sonundaki artış enflasyonun çok çok üstüne çıkmayacaktır.