Bir musibet bin nasihatten iyi midir?
Japonya'da yaşanan çok boyutlu felaket hem küresel gündemi, hem de beklentileri önemli ölçüde değiştirdi, artan güvensizlik riskten kaçınma eğilimini güçlendirirken belirsizlik ve kırılganlık arttı. Durumun vehametini görmezden gelme çabaları yeterli olamadı. Ortaya çıkan yangını parasal genişleme ile sindirmenin sanıldığı kadar kolay olamayacağı anlşıldı. Emtia piyasaları kısmen geriler iken, yaşanan dramı fırsata dönüştürmeye çalışan sermaye piyasaları panikledi. Bu süreçte euro bölgesinin geleceği açısından hayati önem taşıyan bazı gelişmeler ve Kuzey Afrika-Ortadoğu coğrafyasında yaşananlar görece ikinci planda kaldı.
Büyüyen sorunlarına rağmen mevcut durumunun daha kötüye gitmesini önlemek adına günü kurtarmaya çalışan Avrupa Birliği üyeleri hem geri dönüşü bulunmayan hem de sürdürülebilir olmayan bir rotada ilerlemeye devam etti. Euro bölgesi ülkeleri durumlarının görünenden daha kötü olduğu gerçeğinin açığa çıkmasını istemiyor. Bu amaçla euronun değer kaybını önlemenin hayati bir önem taşıdığına işaret eden kararlar alıyor. Avrupa Merkez Bankası'nın faiz yükseliş beklentisi yaratan eylem ve söyleminin etkisi kredi notlarında yaşanan gelişmeler sonucu azalınca AB liderleri bazı yeni kararlar almak zorunda kaldı. Finansal yangınlara sebep olan sorunların ağırlaşmasını önlemek yerine, tulumbacı sayısını artırmak lehine prensip anlaşmasına varıldı. Bir anlamda euronun değer kaybını önleyecek son hamleyi de yapmaya başladılar, bu da işe yaramaz ise ortaya çıkacak tabloya teslim olmak dışında seçenek kalmadı.
Eğer euro değer kaybeder ise enflasyon ve faiz beklentileri bozulacak, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri eriyecek, bilançolar yıprandıkça genel durumun görünenden daha kötü olduğu açığa çıkacak! Bu endişeyi daha güncel hale getiren Japonya'daki felaket ve kredi notu gelişmeleri istikrar fonunun genişletilmesine muhalif olan liderlerin direncini kırdı. Avrupalılar euro cinsi riskleri portföyünde tutanların paniklemesini önlemeye çalışıyor, ancak mecburen aldıkları kararla bu durumu istemeden tetikliyorlar.
Euronun dğer kaybına olan tahammülsüzlük, AB liderlerini piyasanın oyuncağı haline getirecek gibi görünüyor. İstikrar fonunu büyüt, tahvil al yoksa korktuğun başına gelir! Piyasaya teslim olundukça parasal genişleme yeni boyutlara tırmanacak; biraz gecikmeyle de olsa euronun değer kaybı harekete geçecek ve gelişmeler tümüyle kontrolden çıkma eğiliminde olacak. Euro ile birlikte tüm birlik üyeleri dalgılanacak!..
ABD Merkez Bankası'ndan sonra hem Japonların, hem de Avrupalıların parasal genişlemeyi hızlandırması piyasalardaki oynaklığı olağandışı boyutlara çıkarabilir. Parasal genişleme ivme kazandığında emtia piyasalarında yaşanan oynaklığın menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinde yaşanandan çok daha büyük olduğu dikkate alınır ise tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılabilir. Nükleer enerjiye yönelik güvensizliğin büyümes igenel durumu daha vahim hale getirebilir, belli bir gecikme ile enerji fiyatlarının yeniden ve sert bir şekilde yükselişe geçmesi enflasyon ve faizlere ilişkin beklentileri iyice olumsuzlaştırarak sistemik riski daha önce görülmemiş seviyelere sıçratabilir...
Galiba atalarımız yanılmış; ne bin nasihat ne de şiddeti artarak kronikleşen musibetler, bugünün etkili ve yetkili kesimlerini kalıcı çözümler lehine uzlaşıya ikna edemiyor!.. Bu aşamada sormak gerekiyor, daha büyük musibetlere katlanabilme gücümüz var mı?..