Bir Muş rüyası

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Muş Ovası'nı, kırmızı lalelerle donandığı, arkadaki dağların üzerinden bembeyaz karların henüz kalkmadığı haliyle görmedim, ama hayal edebiliyorum. Geçtiğimiz haftalarda oradayken anlattılar o görüntüleri. Ben de düş gücümü ekleyince, muhteşem manzaralar çıktı ortaya:

Mayıs ayının ilk günleridir… Ovanın yeşilliği, dağların beyaz örtüsü, lalelerin kanayan renkleri ve masmavi gökyüzü bir araya gelince, fotoğraf makinesi, film kamerası bile yetmeyecektir bu görüntüyü kaydetmeye. Mutlaka, ama mutlaka duygulara nakşolunması gerekmektedir…

Ben, işte bu manzarayı duygularıma kaydetmek için, önümüzdeki bahar yine gideceğim adı "sulak, verimli otlak" anlamına gelen Muşa kelimesinden türetilen kentimize. Urartu, Asur Med, Pers, Roma, Bizans, İslam-Arap, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini arayacağım onun sokaklarında, caddelerinde…

Havası, suyu, dağları, yaylaları, Murat'ın ve Karasu'nun kolları, baharın gelinlik giymiş süslü ovası, laleleri, çiçekleri ile beni büyüleyecek. Malazgirt ilçesiyle, Evliya Çelebi'nin Süphan Dağı mitolojisiyle, tepesinde büyük ve küçük Hamurpet Göllerini bulunduran Akdoğan Dağlarıyla, ormanı ve kudret helvasını barındıran Karaçavuş Dağlarıyla, Şerafettin, Bilican, Otluk ve Yakupağa Yaylalarıyla, tarihi cami, medrese, han, hamam ve kiliseleriyle, tabii ki misafirperver insanlarıyla bu kent, beni kucaklayacak…

Bir sonbahar akşamüzeri, içinden çok hızlı geçtiğim Muş, yüreğimde bıraktığı o güzel izi, çok ama çok derinleştirecek…

Ovada uzun yürüyüşler yapacağım, Türkiye'nin en ağır kuşu ünvanına sahip nesli tükenmekte olan Toy kuşlarını görebilmeye, fotoğraflamaya çalışacağım… Sayıları azalan telli turnaları arayacak gözlerim gökyüzünde…

Sonra, bir daha, bir daha gideceğim dev dağ mantarların, uçkunların, jağların, paşa armutlarının, üzümlerin mevsimlerine göre…

Misafirperver Muşlular, il mutfağının yemekleri olan ayran aşı, lahana dolması, Muş köftesi, kaburga dolması, yumurtalı kenger yemeği, jağ yemeği, su böreği ile donatacaklar masaları… O güzel yemekleri, yöreye has tandır ekmekleriyle yiyeceğim.

Cevizlidere Köyü'nde yetişen cevizler, karakovan balları, tulum peynirleri, tereyağları, kaymaklar, yoğurtlar, pekmezler, cevizli sucuklar, pestiller satın alacak, İstanbul'a kocaman kolilerle döneceğim…

Ülkemizin bu en yoksul kenti, zengin güzellikleri, gönülleri zengin insanlarıyla hayatımda unutulmaz izler bırakacak…

Çünkü, o hüzünlü kent, daha ilk ândan itibaren beni çok etkiledi. Muş Valisi Erdoğan Bektaş'la sohbet ederken, kentle ilgili broşür, dergi, ne varsa lütfen gönderir misiniz? dedim, kartımı aldı ve birkaç gün önce, postadan bir tanıtım kitapçığı ve bir Muş türküleri CD'si çıktı.

Kentte kaldığım o kısa sürede öğrendiklerime, kitapçıktaki bilgiler eklendi, türküler eşliğinde severek, isteyerek yazdığım bu Odak döküldü yazıya.

Peki, bu yazdıklarımdan heyecanlandınızsa, ben sabırsızım, kenti hemen görmek istiyorum, diyorsanız, kışı yaşamayı seviyorsanız, hemen yola çıkabilirsiniz… Çünkü, şehre sekiz kilometre mesafedeki Muş Güzeldağ Kayak Merkezi sizi bekliyor…

Ben, yine de bahara takıldım, kaldım. Bu arada, Muş üzerine konuşmaya, araştırmaya da devam ediyorum. Geçtiğimiz günlerde karşılaştığımız Metro Gros Market Genel Müdürü Hakan Ergin, Muş'tan geçtiğimiz günlerde yoğun alımlar yaptıklarını söyledi. Bu da beni çok sevindirdi. İlde eğitim için gösterilen gayreti, geçtiğimiz haftalarda yine bu köşede yazmıştım. Ekonomik kalkınma için de büyük bir çaba var, kent, iyi koşullarıyla yatırım yapacaklara kucak açmış bekliyor. Ben, baharda ekonomisi de ileriye gitmiş bir Muş göreceğime eminim. Heyecanla Mayıs ayına doğru geri sayıyorum, laleler belki de İstanbul'dakinden çok daha güzel gözükecek orada…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar