Bir Murat Gitti, Yeni Bir Murat Geldi!
Sayın Cumhurbaşkanımız KHK ile görev süresinin bitmesine 10 ay kalmış olan TCMB başkanı Murat Çetinkaya'yı görevden alarak, yerine yardımcısı Murat Uysal'ı yeni başkan olarak atadı. Yeni cumhurbaşkanlığı sisteminde kurumsal hedeflere ulaşmayan başkanları görevden alma yetkisi cumhurbaşkanlarına tanınmış durumda.
Peki gerekçe buysa sizce haklı bir gerekçe midir? Yani siyasiler arka arkaya seçim kararları alacaklar, devletin neredeyse tüm ekonomik verileri alarm verirken kamusal harcama kısıcı tedbirler almayıp, her alanda harcamaları arttıracaklar, yıllardır ekonomide nispeten sağlıklı duran bütçe dengesini de son hızla büyük açık yaratmaya başlayacak şekilde bozacaklar, ondan sonra da TCMB başkanları kurumsal hedefleri tutturamadı olacak öyle mi? Diyecek sözüm yok. Zaten neye itiraz ediyoruz ki. Her şeye evet diyen kabullenen bir ülke haline geldik. Biri eleştirse denmedik söz kalmıyor. Ama bir de bunların piyasalara yansımasına bakın! Ülkenin kredi notları çöp düzeyinde, kendi insanı bile kendi parasına güvenmediği için DTH'lar 186 Milyar Dolar'a ulaşmış. İçeride yatırımların artmasını istiyoruz ama bırakın yabancının yatırama gelmesini, kendi insanımız son 3-4 yıldır dünyanın diğer ülkelerinde en çok konut alan Çin'den sonraki ikinci millet konumunda. Son dört yıldır yurt dışına 12 Bin'den fazla milyonerimiz yerleşmek için gitmiş. Gençler kendilerini yurt dışındaki okullara ve işlere atıyor. Tüm bunlar acaba neden oluyor diye soran var mı? Olsa bunların tedbirlerini alıyor olurduk.
Faizler İnecek Mi?
Uzun zamandır faizler konusunda bir karmaşadır yaşanıyor. Siyasiler, daha doğrusu sayın cumhurbaşkanımız faiz sebep, enflasyon sonuçtur diyor. O nedenle de muhakkak faizlerin indirilmesini savunuyor. TCMB bürokratları ise yıllardır önce enflasyonun düştüğünü görmeyi ve sonra faizleri indirmenin doğru olacağı teorisini savunuyorlar. İşte bu kavga son yıllarda ülkemizdeki para hareketlerinin en önemli etkenidir. Hatırlarsanız faizler % 6'lara inmişken cumhurbaşkanımız bankalara ve kredi faizlerine tepkilerini dile getirmeye başlamıştı. Gayet güzel bir faiz düzeyine inmişken bu kavgalarla hem faizi hem de kurları tetikledik. Sonrasında alanın eli yanar diye korkutulan döviz kurları maalesef alanı değil de almayanı yaktı. Alan kazançlı çıktı, satan ise kurların arkasından baktı.
Aylarca kurların kontrolsüz yükselişi tüm ithal girdilerin fiyatlarını ve dolayısı ile enflasyonu yukarı çeker diye uyarıyorduk. Buna dur demek için en başında 200 puanlık bir faiz artışı yapılsa, bu kur atakları yaşanmaz diye yazıyorduk. Lakin iktidar faiz artışına tepkisini en tepeden dile getirdiği için TCMB buna cesaret edemedi. Peki sonrasında ne oldu? 7.00 TL'yi geçen Dolar kurunu durdurmak için karşı olduğumuz faizleri bir kaç sefer yapılan sert artışlarla % 1.125 puan arttırmış olduk. Peki bu iyi mi oldu? Kurdan zaten darbe yemiş tüm çevreleri, bu sefer de kredi maliyetleri ile vurmuş olduk.
Sonra gördünüz başta emlak ve otomobil olmak üzere satışlar bıçak gibi kesildi. Cirolar düşünce yeniden yapılandırma sorunları yeni finansal risk olarak karşımıza dikildi. Satışlar bu denli sert kesilince devletin vergi gelirleri de aynı hızla düştü. Bu sefer de vergi açığını kapatmak isteyen iktidar vergi silahını çekmek zorunda kaldı. Alkol, akaryakıt, tütün, doğalgaz ve elektrik arka arkaya zamlar yemeye başladı. E şimdi bu zamlar olur da enflasyon düşer mi?
Zaten sorun da bu bence! Yani TCMB faiz indirmek için enflasyonun düşmesini görmek istiyor. Haziran enflasyonu düştü ama, yapılan zamlar yüzünden temmuz enflasyonu yüksek gelecek beklentisi nedeniyle faiz indirmekte direnince, TCMB başkanı görevden alınmış oldu. Tabii bu kararda ihtiyat akçelerinin hazineye aktarılmasına muhalefet görüşü de etkin olmuş olabilir.
Her neyse, sonuçta iktidarın eli açmazda! Yani enflasyon düşsün de faizi öyle indirelim diye bekleyecek olursa, düşen vergi gelirleri nedeniyle gelir açığını kapatmak için yeni zamlar yapmak zorunda kalıyor. Hatta vergi dilimlerini arttırmak görüşleri de bir çare olarak dile getirilmeye başlanmıştı. İşte bunlar da enflasyon sarmalının sürmesine neden olacağı için, her şekilde piyasanın açılmasını öncelikli gelişme olarak görmüş olacaklarını düşünüyorum.
Yüksek faizlerle yatırım, üretim ve tüketim yaptırmak mümkün değil diyerek, her şekilde faizlerin indirilmesini istediklerini düşünüyorum. Bu görüş bir yerde doğrudur. Çünkü yüksek faizler sürerse düşen cirolar artmayacağı için, vergi gelirleri de düşük kalmaya hatta düşmeye devam edecektir. İşte bu nedenle sert faiz indirimlerine hazır olun diyorum. Kredi faizlerinde sert indirimlerle konut, otomotiv ve her türlü tüketim canlandırılmak istenecektir. Bakalım bu görüş ne kadar haklı çıkacak göreceğiz.
Çünkü ekonomi olarak enflasyon düşmeden faizleri ciddi oranlarda düşürecek olursak, buna karşılık olarak kurlar tepki verecektir. Eğer kurların tepkisi sınırlı kalır ve sonra yeniden düşmeye başlarsa ne ala, yok ama kontrol yine kaçar ve kurlar yine kendilerine yüksek zirveler arayacak olursa, o zaman ithal girdilerin artan fiyatları nedeniyle, kredi faizi düşük ama fiyatı ekstra daha da artacak olan tüm ürünler yüzünden istenilen ciro artışları olmayabilir.
Aslında gözden kaçan bir şey var! Özel sektör döviz borcu TL borçlarından çok daha yüksek. Biz faiz indirelim de piyasalar açılsın derken, karşılığı olmadan sert düşürülecek faizler döviz kurlarını aynı sertlikle ve kontrolsüz yukarı çekecek olursa, bu takdirde döviz borcu yüksek olan şirketler ve sendikasyon kredileri nedeniyle bankalar bu gelişmeden olumsuz etkileneceklerdir.
Kısacası esas olan bu tip kararları eş zamanlı olarak çok ciddi bir kamu harcama tasarrufu ile yapmak gerekir. Kamu her yerde kemerleri sıkması gerekir. Bunu yapmayıp da kemerleri iyice gevşettiği zaman maalesef kur artışına, kurların fiyatları arttırmasına, artan fiyatların enflasyonu arttırmasına mani olması çok zor olur. Tüm bunlar da zaten ciddi sorun olan güven kaybının daha da artmasına neden olur.
Kurlardaki Gap'lar Kapanacaktır!
Yaşanan gelişmeler Dolar kurunda yukarıda bıraktığımız 5.7934 ve euro'da 6.5962 gap boşluklarının kapanmasında etken olabilir. Dolar'da bunun gerçekleştiğini görüyoruz.
Kurlarda Kontrol Kaçar Mı?
DTH'lar zirve yapmış, kredi notlarımız çöp düzeyinde, ABD ve AB ile bir çok gerilim yaşıyoruz, iç siyasette yeni parti riskleri zirveye çıkmış, enflasyon yapılan zamlarla yine yerini koruyacak, Akdeniz'de sular ısınıyorken bile geçen hafta mevcut kur düşüşleri yaşanıyorsa, bence yeterince kötüyü görmüş olabiliriz. Yani ben kurlardaki tepkilerin geçici olacağını, uluslar arası piyasa şartlarının bize destek olabileceğini düşünüyorum. Kısacası korkulacağı boyutta kur tepkileri olmayabilir. Kurlar dediğim gibi gaplerini kapatıp sonra yeniden düşüşe geçebilirler. Zaten o konu da önemli! Yani kurlar gerektiğinden de fazla geri gelmemeli ki, cari denge ve yabancı doğrudan yatırımlar yine sorun olmasın. Kısmen yüksek kur ekonomi için daha iyi olacaktır. Ama karıştırmayın kısmen yüksek kur diye Dolar için 5.50 civarı, Euor için de 6.10 civarı seviyelerden bahsediyorum. Eğer bu seviyelerden de fazla düşüş yaşanacak olursa, bu da ekonomi için iyi sonuçlar yaratmaz.
Sonuçta yine ülkeyi yeni bir gündem içine sokmuş olduğumuz bir haftaya başlıyoruz. BİST düşüşle başlayıp, sonrasında yeniden toparlanacaktır diye düşünüyorum. Tabii bakalım güven verecek bir kabine değişikliği de olacak mı göreceğiz.
Ama sözümü bağlarken, başkan değişiminin kurumsal hedefleri tutturamadığı için yapıldığı mazereti gerçekçi olmaz diyorum. Çünkü gerçekleşmeyen hedefler konusunda en az suç TCMB'nın ve başkanlarınındır görüşündeyim. Suçlu aranacaksa iktidar ve siyasiler kendilerinde bu suçu aramalılar.
Tabii bir de, kimse çıkıp da TCMB özerk yapısını koruyor demesin. Başkanı görevden alınıyorsa özerklikten bahsetmek inandırıcı olmaz!
Hepinize iyi haftalar diliyorum.