Bir mevzuat kazası: yeni dönemde ihtiyati haciz yetkisi kime ait?
Doç. Dr. Barış Bahçeci - İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
Malumunuz olduğu üzere, yeni hükümet sistemi ve buna bağlı olarak hazırlanan yeni mevzuat yürürlüğe girdi ve yenileri de bekleniyor. Ancak muhtemelen gözden kaçan bir sorun önümüzdeki günlerde vergi idaresince alınan ihtiyati haciz kararları açısından önemli bir sorun doğuracak: İhtiyati haciz kararını almaya yetkili olan kim?
Hatırlanacağı üzere 5345 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yayımlanana kadar geçerli olan kural ihtiyati haciz yetkisinin mahallin en büyük memuruna aitti. Zira 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 13'üncü maddesine göre, ihtiyati haciz “alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle” alınmaktaydı. Bu hükme ve Danıştay kararlarına göre ihtiyati haciz kararında yetki valiler tarafından kullanılıyordu. Ne var ki 5345 Sayılı Kanun'un 33'üncü maddesine göre hükmü bu düzenlemeyi açıkça yürürlükten kaldırmak yerine, zımnen (örtülü) biçimde değiştirdi. Değişiklikle mevzuatta mahallin en büyük memuruna yapılmış atıfların ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü veya müdürlüğüne yapılmış sayılacağını düzenledi.
Böylece 6183 Sayılı Kanun'un 13'üncü maddesine göre yürürlükten kaldırılmaksızın yetki valilerden alınmış oldu. Ta ki, 02.07.2018 tarihli 703 Sayılı Kanun hükmünde kararnameye kadar. 703 Sayılı KHK ise 5345 Sayılı Kanun'un 33’üncü maddesi ilga etti. Sonuç olarak valilerden zımnen alınan yetki, bu yetkiyi veren madde ilga edildiği için mahallin en büyük memuru sıfatıyla tekrar valilere dönmüş oldu.
Gelir İdaresi Başkanlığına ilişkin yetkilerin 10.07.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yeniden düzenlendiğini de biliyoruz. Ancak bu düzenlemelerin ihtiyati haciz yetkisine ilişkin getirdiği yeni bir kural yok, olamaz da. Konunun bundan sonra da bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenmesi de imkânsız. Zira Anayasa'nın 104’üncü maddersine göre, “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır.”
Durum böyle olduğuna göre, ihtiyati haciz yetkisinin tekrar valilere dönmesini sağlayan KHK’nın yürürlüğe girdiği 02.07.2018 tarihinden bu yana vali tarafından alınmayan ihtiyati haciz kararları yetki yönünden sakatlanmış görünüyor.
Pekiyi bu nur topu gibi sorunun nedeni ne? Pek çok neden arasında sadece ihtiyati haczin düzenlenmesiyle sınırlı olmayan biri ön plana çıkıyor. Maalesef mali mevzuatta açıkça değişiklik yapılması mümkün olduğu hallerde dahi zımni değişiklikler yapılıyor. Bu zımni değişikliğin de bir gün değişmesi halinde ne olacağı göz ardı ediliyor.
Ve ne yazık ki bu kötü alışkanlık ihtiyati haciz yetkisi ile sınırlı değil. 1982 yılında çıkarılan 2576 Sayılı Kanun'la ve yine zımnen yapılan değişiklikle vergi itiraz komisyonları da yerini vergi mahkemelerine bıraktı. Ancak Vergi İtiraz Komisyonu 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58’inci maddede hala duruyor. Kendisine ödeme emri gönderilen mükellef dava açacağı yeri öğrenmek için en güvenilir kaynak olması gereken kanuna baktığında vergi mahkemesi yerine vergi itiraz komisyonu adlı makamı görüyor. Bu durumda olur da, bir gün 2576 Sayılı Kanun yürürlükten kalkarsa, ödeme emrine karşı dava açmak için kanunen dirilmiş bir vergi itiraz komisyonu bulmamız gerekecek.
Sonuç olarak ihtiyati hacze ilişkin bu sorunun hayırlara vesile olmasını umuyoruz. Mali mevzuatta yapılacak değişiklikler zımni değil, herkesin anlayacağı, idari işlemlerde sorun yaşanmayacak ve hukuki güvenliği ihlal edilmeyecek şekilde yapılmalıdır.