Bir kriz yılı daha geçti...

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE [email protected]

2010 yılının Ağustos-Kasım döneminde gündemi, ABD'deki miktarsal genişleme ve AB borç sorununun yayılma riskleri oluşturdu.

Fed'in Ağustos'da düşük enflasyon ve büyüme ayrıca yüksek işsizlik nedeniyle varlık alımları yoluyla parasal genişlemeye gideceğini açıklaması, para birimleri üzerindeki global baskıları artırdı. ABD bir taraftan Çin'e yuan'ın değerini düşürmeyerek para birimini "manipule" ettiği eleştirisini yaparken, kendisi de parasal genişleme yoluyla doların değerini -açıkça ifade etmese de- düşürme yoluna gitti.

Fed'in açıklaması ve düşük faiz ortamının uzun süreceği beklentisi global hisse senedi piyasalarını olumlu etkiledi. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülke  borsaları 27 Agustos -9 Kasım İrlanda krizine kadar olan dönemde ortalama %15-20 yükseldi.

Ancak, Avrupa borç krizi ve gelişmekte olan ülkelerin sermaye girişlerinin getirebileceği dalgalanmalara karşı almış olduğu parasal sıkılaştırma ve diğer önlemler nedeniyle bu ülke borsalarında daha sonra kar satışları görüldü. IMKB-100  zirve seviyelerinden gelen satışlarla son 6 haftada %10 değer kaybetti ancak, yılbaşından bu yana hala %20 primli.

Altın 2010'da zirve seviyesini gördü. Güvenli liman olma özelliği parasal genişleme, kurlardaki volatilite altının bir korunma aracı olarak önemini artırdı. 2011 yılında da olası finansal ve ekonomik şoklara karşı (ABD-Çin olası ticaret savaşları, dış ticarette korumacılık eğiliminin artması) altında mevcut güçlü seyrin süreceğini düşünmekteyiz.

Petrolde yükseliş trendi sürüyor. Fiyatlarda düzeltmeler olsa bile orta vadede Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler kaynaklı talep petrol fiyatlarını yüksek tutmaya devam edecek.

Parite gelişmeleri: AB borç krizinin Portekiz ve hatta İspanya gibi daha büyük ülkelere yayılma ihtimali ve bölgede mali sorunların çözümüne yönelik olarak ülkeler arasında tam mutabakat sağlanamaması euro üzerinde baskı oluşturuyor. Bu problemler devam ettiği sürece tek bir para biriminin geleceği üzerindeki belirsizlikler de devam edecek. Bu da euro /$ paritesinde -düzeltmeler olsa da- aşağı yönlü bir gidişat olabileceğini gösteriyor. ABD'de verilen mali ve parasal teşviklerin de desteği ile büyümenin Avrupa'dan daha güçlü olması bekleniyor. Piyasalar parasal genişlemenin doları zayıflatıcı etkisini halihazırda fiyatlamış görünüyor.

Parasal genişleme ile birlikte artan sermaye girişleri gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde -özellikle faiz farkları daha geniş ve büyüme potansiyelleri yüksek olan ülkelerde- önemli değer artışları getirirken, birçok ülke paralarının hızla değer kazanmasını çeşitli yollarla (vergiler, zorunlu karşılıklar vb gibi) yavaşlatma yoluna gitti.

TCMB de ilk 10 ayda 36 milyar $'a ulaşan cari işlemler açığının finansal istikrarı tehdit edecek büyüklüğe gelmesini önlemek ve kısa vadeli sermaye girişlerini yavaşlatmak için faiz indirimi ile birlikte kısa vadeli zorunlu karşılıkları artırdı. Bankacılık sektörünün yükümlülüklerinin vadesinin uzatılması amaçlanıyor.

2011 yıl sonu Tüfe enflasyonu beklentimiz %6 civarında. Enflasyon 2011'in ilk aylarında 2010 yılındaki baz etkisiyle Mart ayında %5.5 seviyelerine gerileyebilecek. Enflasyonun gerilemesi ve sermaye girişlerindeki seyrin devam etmesi durumunda TCMB'nin yılın ilk aylarında tekrar faiz indirimine gidebileceğini düşünüyoruz.

En önemli risk enflasyonun özellikle gıda fiyatlarındaki oynaklık ve emtia fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle yükselmesi ve bu durumun enflasyon beklentilerini etkilemesi. Dolayısıyla bu konjonktürde gelişmelere göre faiz tahminleri daha sık değişebilecek gibi görünüyor.

Önümüzdeki dönemde sermaye girişlerinin seyri, TL'nin değeri, enflasyon, cari açık ve kredi büyümesi merkez bankasının yakından takip edeceği göstergeler olacak. TL'nin değerinde kısa vadeli oynaklıklar görülse bile orta vadede güçlü seyrini sürdüreceğini düşünüyoruz.

Zira Türkiye'nin makro ekonomik temelleri güçlü görünüyor; sağlam büyüme ve kamu dengeleri, düşük borçluluk, sağlam bankacılık sistemi, Türkiye'yi olumlu yönde ayrıştırıyor. Bu faktörlerin yanı sıra 2011 yılında risklerini kontrol altında tutabildiği takdirde Türkiye'nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye çıkmasını bekliyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016