Bir kitabı hazırlarken...

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

İlk kitabı "Parasız Yatılı"yla 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı. 12 Mart dönemini anlattığı ilk romanı "47'liler" ile 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı. Daha sonra bir sanatçılar programıyla (D.A.A.D.) 1975'te Batı Berlin'e çağrıldı ve orada bir yıl kalarak işçilerle ve sanatçılarla röportajlar yaptı. Eserleri birçok yabancı dile çevrildi. "Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü" (1982, Volk und Welt Verlag) adlı antolojisini ve "Die Kinder der Türkei" (1979, Kinderbuch Verlag) adlı çocuk kitabını ise Doğu Berlin'de konuk kaldığı süre içerisinde hazırladı. 1988-1990 yıllarında çektiği "Benim Sinemalarım" filmi 1990'da Cannes Film Festivali'nin "Eleştirmenlerin 7 Günü" ve "Altın Kamera" dallarından çağrı alarak; 158 film arasından seçilen 8 filmden biri olarak gösterime girdi. 1991'de Uluslararası İran Fecr Film Festivali'nde, Uluslararası Jüri'den "En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü"nü kazandı. 1991'de Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde seçilen "En İyi On Asya Filmi" arasında yer aldı. 1994'te, Bosna-Hersek, Yunanistan ve Bulgaristan gezilerini "İşte Bizim Rumeli" adlı kitabında topladı.

Füruzan'ı anlatıyorum.

Bu seneki Tüyap Kitap Fuarı'nın Onur Yazarı Füruzan.

Tüyap'ın basacağı Onur Yazarı kitabının hazırlıkları nedeniyle bir aydır haftanın üç günü buluşuyoruz kendisiyle.

Kitapta uzun bir söyleşi olacak Füruzan'la, Türk edebiyatının, kültür-sanat dünyasının önde gelen isimleri onu anlatacaklar, hiç gün ışığına çıkmamış fotoğraflar, belgeler yer alacak. Yani bir derleme değil bu. Artık aramızda olmayanlar dışında, herkes yepyeni yazılarla katkıda bulunacak, benim hazırladığım kitaba.

Taksim Gezi Pastanesi'nin kocaman ahşap masasının en ucundaki bu söyleşiler, Füruzan'ı biraz daha yakından tanımamı sağlıyor; bildiğim yazarlığının yanında, öğrenmeye başladığım hayat duruşuyla da müşiş etkilendiğim düşünce yolculuklarına taşıyor beni.

Hem edebiyatçı, hem insan olarak seviyorum Füruzan'ı...

Yoğun söyleşilerimize ara verip kahvelerimizi bitter çukulatalar eşliğinde yudumladığımız zamanlarda da sohbet sürüyor; akşamları evime, beynimde kocaman lezzet hareleri ile dönüyor, ertesi buluşmayı iple çekiyorum.

Ağustos sonu hiç gelmemeli! (Tüyap Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu duymasın) kitap bitmemeli, söyleşiler sürmeli, sürmeli... "Bitmeyen Öykü" gibi, bitmeyen bir kitap mı olmalı ne?!

"Bir şehrin bu kadar zedelenmesi" sözcükleriyle başlıyor bazen İstanbul'u anlatmaya; bazen söz Einstein'a kadar geliyor, daha doğrusu insalığın yüzakı olan isimlere: "İnsanlığın yüzakı olan bu kişilerin -hangi ülkeden olurlarsa olsunlar ölmeleriyle beyinlerinin toprağa karışması, içindeki fosforun, aklın toprağa akıp gitmesi, yok olması" diyor... Laf lafı açıyor, Bağdat'ın bombalanması sırasında müzelerinde insanlık tarihine ait eserlerin yağmalanmasından, yok olmasından söz ediyoruz "Bu ahlakla insanlık nereye doğru gidiyor? Bağdat Müzesi'ndeki arkeolog kadının kırılmış vitrinler önünde 'bir şey kurtaramadım' diye ağlamasını unutamıyorum. Biz bunları düşünmezsek, suçlu durumda oluruz, dolaylı olarak o suça iştirak ederiz." değerlendirmesini anımsıyorum, çoktan unutulup gitti orada yaşananlar...

Füruzan'ın "Üçüncü bin yıla girdik deniliyor. Bugün, çok gelişmiş bir teknoloji canavarca kullanılıyor, teknolojinin gelişmişliği hani akılların elinde olacak?" sorusu tek başına bir yazı, hayır kalın bir kitap konusu...

İngiltere'de bir gencin başbakana kendini yapıştırıp yeni havaalanı istemediklerini haykırmasından söz ediyoruz, yani bir şekilde direnmekten...

"Gerçeği görmeliyiz," diyor Füruzan. "Onu sadece soyut bir umut lafıyla kapatamayız, umuttan vazgeçemeyiz, ama ortaya çıkanları da görmemiz lazım:

Dünya ölüyor. Bunu yalnızca çevreciler söylemiyor, günbegün hayatımızda izliyoruz, işte sular da bitti... Bütün bunlar varken insan nasıl sakin olur?"

Füruzan'la önümüzdeki hafta yine buluşacağız, "ne yazık ki!" kitap hayli kolaylandı. Yeni fotoğraflar getirecek kitapta kullanacağımız...

Özenle defterimin arasına yerleştireceğim hâtıra çiçekler gibi kırılmamaları için.

Bu arada hâlâ soramadım, pembe bir Cadillac'ta fotoğraflarını çekmiştim, onları kullanmama izin verecek mi kitapta acaba?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar